İKİ TÜR NEŞ’E…

Çarşamba, Haziran, 2011
512
Ana Sayfa ·Köşe Yazılarından Alıntılar ·İKİ TÜR NEŞ’E…

M. Şevket Eygi’den güzel bir alıntı..

İKİ TÜR NEŞ’E….

ŞEYTANİ DÜNYA NEŞ’ELERİ…
İçki içip sarhoş olup dağıtanların neş’eleri.
Zinakarların şehevi neş’eleri.
Lüks, israf ve sefahat düşkünlerinin aldatıcı ve sonu acı neş’eleri.
Gurur ve kibirden ileri gelen sarhoşluğun verdiği neş’e.
Uyuşturucu neş’eleri.
Tıka basa abur cubur yemenin sözde neş’eleri.
Riyaset (başkanlık, makam mevki) neş’eleri.
(Başkanlığın ateşten bir gömlek olduğunu iş işten geçtikten sonra anlayacaklardır.)
Paranın, zenginliğin verdiği neş’e.
Çılgınca mal yığmanın, para iddihar etmenin neş’esi.
Evet bunlar hep şeytani ve cehennemi neş’elerdir.

MANEVİ VE RUHANİ NEŞ’ELER…
Mübarek Ramazan Müslümanlar için manevi ve ruhani neş’eler ayıdır.
Allah için aç kalmada, susuzluk çekmede, halsiz düşmede çok büyük neş’eler vardır. Anlayana…
Güzel sesli bir hafızın okuduğu Kur’anı dinlemekte derin neş’eler vardır.
Hakiki şeyh ve mürşidlerin yaptırdığı zikirlerdeki manevi zevk, neş’e ve hazzı hiçbir yerde bulamazsınız.
Birkaç temiz ve muhlis Müslümanın bir araya gelip faydalı sohbet etmeleri (Siyaset ve cemaat yok!), arada çay içip börek yemeleri, birbirlerine dostça bakmaları, tebessüm etmeleri ne büyük bir neş’edir.
Müslümanların peynir, simit ve çaydan ibaret mütevazı helal yemekleri, üzerinde içki bulunan mükellef haram sofralardan bin kere neş’elidir. Anlayana…
Hattı ve tezhibi güzel bir yazıya bakmak.
Mimarisi güzel bir camiye, binaya, eve bakmak.
Güzel bir Osmanlı cildine, bir ebruya, sedef işlemeli bir dolaba bakmak.
Kırlara gidip yeşil ormanlara, çalılıklara, çayırlara, masmavi göllere, üzeri yosun tutmuş kayalara bakmak.
Bunlar hep neş’e kaynağıdır.
Köye son gittiğimde yolun kenarında bir şeyler geveleyen minik bir sincap gördüm. Sadece o güzel hayvancağıza bakmak bile içimi sevinçle doldurdu.
Bir yerde üzeri bol köpüklü, mis kokulu bir kahve içmek.
Nefis bir çay içmek.
Küçük gölet üzerinde uçan rengarenk yusufcuk böcekleri.
Sizi görüp ürken ve suya atlayan kaplumbağa.
Karnı doyduktan sonra bir yere çekilip yalanan kedi.
Attığım ekmek parçasını havada yakalayıp yutan köpek.
Bahçede sabaha doğru öten kuşlar.
Bunlar hep birer neş’edir.
Anlayana, neş’elenene…
Günahlarına ağlayan bir mü’minin gözyaşlarında ve hıçkırıklarında bile hüzünlü bir neş’e bulunur. Bağışlanma ümidinin verdiği neş’e…
Pikniğe mangal götürüp sıcak havada yüzü mosmor oluncaya kadar ateşi üfleyip sözde mangal keyfi yapanlarda neş’e kalmaz. Be mübarekler, mangal yakacağınıza soğuk börekler, soğuk yenen maydanozlu köfte, zeytinyağlı dolmalar götürseniz de biraz kırları, yeşillikleri, mavi semayı, beyaz bulutları, çiçekleri, kuşları, hatta böcekleri temaşa etseniz olmaz mı?
Neş’esiz Müslüman düşünemiyorum.
Şeytani neş’elere de gerçek neş’e diyemiyorum.

Çeşitli Makale ve Yazılarım için:
http://www.turklider.org/TR/DesktopDefault.aspx?tabid=1583 da ” Haluk Cangökçe Gözüyle”

 

Araç çubuğuna atla