Adım: HALUK CANGÖKÇE…
Orta Doğu Teknik Üniversitesinden, 1993 Yılında emekli oldum..
Şu sıralar, Resim, Fotoğraf ve Spor yaparak zamanı değerlendiriyorum.
Olmaz sa olmazım Spor..
Yüzme/Atlama ve Sutopunda uzun yıllar, Sporcu, Antrenör, İdareci ve Hakemlik yaptım..(Bu üç branşta, hem sporcu, hem antrenör, hem de hakem olan başka bir kişi yok)
10m. Kule atlama da, sayısız Ankara ve Türkiye Şampiyonluklarım var…
Aktif sporculuğum halen devam etmektedir..
YAŞAYAN BİLİR BENİ, YAŞAMAYAN ANLAMAZ…
Dün “canım” olan, yarın düşmanım olmaz benim…
Yaşananların hatırı hep saklı kalır…
Hatırları sorulur, selamları hep alınır…
“Sildiklerim” vardır bir de…
Onlar yanlışlarım ve pişmanlıklarımdır…
Adları anılmaz, hatırları sorulmaz…
Sadece beddualarımdır!…
Vicdanla birlikte “ŞEREF” ararım ben sevdiklerimde…
Her zaman doğru değildir elbet seçtiklerim…
Zaman gelir, “Şerefsizleri” de severim!…
Her yerde gözüm kulağım vardır benim…
“Eksik söylemek yalan söylemek değildir” mantığındaki, “Çok dürüstler” beni değil, kendilerini kandırırlar yalnızca…
Bilmezler gelişlerim, aptala yatışlarım..
Kaybetme korkumdan değil, karşımdakilerin yalan söyleme potansiyellerine olan merakımdandır…
“İnkar” olmaz benim hayatımda…
Yaşananı “Yaşanmamış” saymam!…
Sayanları da “SAYMAM!”…
Kelimelere sığmaz, sayfalar sürer beni anlatmak…
Ama ne kadar anlatılırsa anlatılsın, yaşayan bilir beni, yaşamayan anlamaz…
Ağırdır sevmelerim…
Her “YÜREK” taşıyamaz…
Büyüktür umutlarım…
Her “OMUZ” kaldıramaz…
Benim sözüm DOSTA tatlı, DÜŞMANA kurşundur,
NAMERTE hançer, MERTE candır….
Canım DOSTA feda, DÜŞMANA beladır,
SEVDAMSA YÜCEDİR, NE ALINIR NE DE SATILIR….
İnsan, yaşlandıkça, hayattan daha çok zevk alıyor.
Daha önce farkına bile varmadığı şeyleri fark ediyor.
Gençken, kendini yaşama öylesine kaptırıp gidiyorsun ki, ne zamanın ne de yaşamın nasıl hızla akıp gittiğini anlayamıyorsun.
Ancak, biz erkeklerin, uymak zorunda kaldığı bazı davranış biçimleri var.
İster toplumsal miras deyin, ister sorumluluk deyin;
Aile olmak, çocuk sahibi olup, onları iyi yetiştirmek, onları hiçbir şeyden mahrum bırakmamak, topluma faydalı insanlar olarak yetiştirmek, gibi.
Ben, evliliklerim boyunca karılarıma ve çocuklarıma karşı bütün sorumluluklarımı yerine getirmeme rağmen mutlu olamadım.
İnsanların mutlu olabilmeleri için, kadın-erkek ilişkilerinin daha sağlıklı bir yere oturması lazım.
Hepimiz önce insanız, sonra kadın veya erkeğiz.
İnsanlar birlikte yaşıyorsa, birbirine zarar vermeden, azap çektirmeden, sahiplenmeden yaşamayı öğrenmeleri gerekiyor.
Bir insan bulunduğu ortamda sıkıntı ve bunalımdaysa, mecbur mu o stres içinde hayatını sürdürmeye ve ölmeye?
Bir atasözünde. “Sevmek, bedelsiz ve karşılıksız olduğunda güzeldir” diyordu.
Ancak ben, bütün sevgilerimde bir bedel ödedim.
Yaşantım boyunca, bazı hatalarım ve yanlışlarım oldu.
Hayatımın en büyük hata ve yanlışı ise son evliliğimdi.
Bu evlilik, benim için tam bir ölümdü.
Kendi evimde hapis olmuş bir haldeydim.
Biraz daha o halde yaşasaydım ölürdüm.
Kendime şu soruyu sordum…
Şimdi,”Başkaları için yaşamaya devam mı etmeliyim?, yoksa “Kendim için mi yaşamalıyım?…
” İnsanın istediği zaman, yeni bir hayat isteme hakkı var.
Benim zaten, Allah izin verirse, aktif yaşayabileceğim bir on senem daha var.
Hayatımın geri kalanını, kendi istediğim gibi yaşamak ve yeni bir sayfa açmak istiyorum.
Bende öyle yaptım ve hayatımda yeni bir sayfa açtım.
Zira, henüz vakit varken tomurcukları toplamam lazım.
Yeni tatlar, yeni heyecanlar beni bekliyor……..
Güneşin doğmasının güzelliğini, yağmurda ıslanmanın tadını, tatlı tatlı esen rüzgara yüzünü dönüp, gökyüzünü içine çekebilmenin hazzını, seni seviyorum demenin, seni seviyorum denilmenin güzelliğini, aşık olup, el ele tutuşmanın heyecanını, bir sıcak busenin tadını, bir tenin sıcaklığını hissetmek ve hayatı sıra dışı yapmak lazım.
Zira, henüz vakit varken tomurcukları toplamamız lazım.
Yeni tatlar, yeni heyecanlar beni bekliyor.