MARATON ANILARI..
Bir yüzme maratonundaki anılar, hem fiziksel zorluklar hem de duygusal anlarla dolu olabilir. İşte böyle bir deneyimi yansıtan kısa bir anlatı örneği…
—
MEİS’TEN KAŞA YÜZMEK… Haritada bir çizgi, denizde ise dalgalarla dolu bir mücadele.
2010 yazı… 67 yaşındaydım ve hayatımda ilk kez bir açık deniz maratonuna katıldım.
Meis-Kaş Yüzme Maratonunda yalnızca mesafe değil, direnç de öğreten bir deneyim yaşadım.
Bu yüzme yarışında, sadece bir noktadan diğerine değil, kendimle aramdaki mesafeyi de kat ettim.
Bu yarışa katılma kararımı bir sene önce vermiş ve yarışa, ODTÜ’nün kapalı yüzme havuzunda haftanın beş günü sabah 6 ile 12 arasında antrenman yaparak hazırlanmıştım..
YARIŞ ÖNCESİ…
Yarıştan bir gün önce deniz fırtınalıydı. Dalgalar kıyıya vurdukça içimdeki heyecanla karışık endişe de artıyordu. Ama ertesi sabah, sanki deniz de bize saygı göstermişti: fırtına durmuştu, yüzülebilir bir sakinlik vardı.
Sabahın erken saatleriydi. Deniz, gri bir battaniye gibi seriliydi önümde. Hava serin, içim kıpır kıpırdı. Yüzme maratonuna ilk kez katılıyordum ve kalbim göğsümden çıkacak gibiydi.
Sabah erkenden tüm yüzücüler teknelere binip Kaş’tan Meis Adası’na doğru yola çıktık. 7,5 kilometrelik parkurun başlangıç noktasına giderken içimden geçen tek şey şuydu: “Bu sadece bir yarış değil, bu kendime verdiğim bir söz.”
YARIŞ BAŞLIYOR..
Denize girmeden önce soğuk sudan etkilenmemek için vücuduma vazelin sürdüm. Ancak gözlüğümü başıma geçirirken istemeden camları da vazelinlendi. Fark ettiğimde artık çok geçti. Gözlüğü kullanamadım. Yarışa gözlüksüz başladım.
“Soğuk Su, Sıcak Anılar”
Meis’ten Kaş’a yüzmek, kulağa romantik bir macera gibi gelir… Ama suya ilk daldığımda romantizm yerini mücadeleye bıraktı. Başlangıçta her şey planladığım gibiydi: ritmik kulaçlar, sabit nefes, net bir rota. Fakat yüzey akıntısı hesapta yoktu.
İlk şok her zaman olduğu gibi buz gibi sudan geldi. Ama birkaç kulaç sonra bedenim alıştı, zihnim berraklaştı.
Yüzme sırasında sadece denizin tuzunu değil, geçmişi de hissettim. Antrenman yaptığım sabahlar, vazgeçmek üzereyken ettiğim dualar, Hepsi kulaçlarımda benimleydi.
Tuzlu su, gözlerimi ilk andan itibaren etkiledi. Gözlerim yandı, görüşüm azaldı. Ama dönmeyi hiç düşünmedim.
Çünkü bazen bir kulaç, sadece bir hareket değil; bir kararlılık, bir hayat duruşudur.
Ama vazgeçmedim. Her kulaç, içimdeki dirençle güçlendi. Her dalga, bana sabrı öğretti. O gün sadece mesafeyi değil, akıntıya rağmen kendi sınırlarımı da aştım. Kaş’a vardığımda bedenim yorgundu ama ruhum bir o kadar hafifti.
Yarışın ortasında akıntıya kapıldım. Yoruldum, ama vazgeçmedim. Yanımda yüzen biriyle göz göze geldik, birbirimize bir anlık gülümsedik. O an yalnız olmadığımı anladım.
AKINTIYA DİRENMEK…
Yarış başladığında her şey planlıydı. Kulaçlarım ritmik, zihnim sakindi. Ancak yüzey akıntısı planları bozdu. Kaş’a doğru ilerlemem gerekirken, akıntı beni farklı yönlere savuruyordu.
Rotam düz değildi. Yüzey akıntısı beni sağa sola savurdu. Planladığımdan çok daha fazlasını yüzmüşüm.
Ama işin sırrı şuydu: Vazgeçmedim.
Yüzey akıntısı vardı; görünmeyen bir direnç. Planladığım çizgiyi bozan, beni başka yönlere çeken bir kuvvet. Ama pes etmek yoktu. Her kulaç, biraz daha kararlılık, biraz daha inanç demekti.
“Gideceğin yere ulaşırsın, yeter ki vazgeçme”…
“Yol bazen düz olmaz… ama yüzeriz. Akıntıya rağmen.“ Hedef mesafenin çok daha fazlasını yüzmüştüm.
Bir süre sonra yüzey akıntısı beni parkurun dışına, açık denize savurdu. Bir an geldi, sabrım akıntıyla yarıştı. Vazgeçmedim.
Kıyı göründüğünde gözlerim doluydu. O an anladım ki, bazen düz bir çizgide gitmek mümkün değildir. Hayat gibi… Mücadele eder, yön değiştirir, ama kararlılıkla yüzer ve hedefe ulaşırsın.
Bir süre sonra fark ettim ki Kaş’a değil, sanki açığa yüzüyordum. Kıyı sabit duruyordu, ben ise olduğum yerde sayıyordum. Rotamı korumaya çalıştıkça akıntı beni yana, belki de geriye çekiyordu. Planladığım mesafeden çok daha fazlasını yüzmüşüm.
Yol uzamıştı. 7,5 kilometrelik maratonu ben yaklaşık 9,5 kilometre yüzerek, 3 saat 15 dakikada tamamladım.
Bazı anlar vardır, beden yorulur ama ruh büyür. Bu da onlardan biriydi.
Bitirme noktasına geldiğimde ellerim titriyordu, ama kalbim sıcacıktı. O gün bir yarıştan fazlasını tamamladım: Kendimi aştım..
VE MUTLU SON…
Ve sonunda Kaş kıyısı… Gözlerim dolu, yüreğim hafifti. Yüzülen mesafe mi önemliydi, yoksa vazgeçmeyip o akıntıya rağmen ilerlemek mi?
Kıyıya yaklaştığında, su artık daha sıcaktı; hem fiziksel hem de manevi olarak. Kulaklarımda sadece suyun sesi değil, içimdeki karışık duyguların uğultusu vardı. Yorulmuştum, evet. Ama bu yorgunluk bir tükenmişlik değil, bir tamamlanmışlıktı.
Ayağım kumlara değdiğinde gözlerim doldu.
Ne kadar mesafe yüzdüğümü tam olarak hâlâ bilmiyorum, ama ölçülebilen kilometreler değil, hissettiklerimdi beni büyüten.
Ayağım karaya değdiğinde sadece bir maratonu tamamlamamıştım. İçimde bir şey dönüşmüştü. Her güçlü akıntı artık bana sadece bir uyarı değil, bir davet: “Hadi, yüzmeye devam.”
O an aklıma şu geldi: bazen hedefe düz gitmek mümkün değildir. Hayat gibi… Akıntı seni sağa sola savurur, ama eğer inatla devam edersen, varırsın.
Kaş kıyısına ulaştığımda hem fiziksel olarak tükenmiş, hem ruhsal olarak yeniden doğmuştum, yorgundum ama gururluydum.
Hayat da böyle değil mi? Akıntıya rağmen yüzeriz… ve varırız.
O gün, maratona katılan en yaşlı sporcuydum. Ama en geç hissedenlerden biriydim.
Bazen en zor anılar, en unutulmaz zaferlere dönüşür. Meis-Kaş Maratonu da benim için tam olarak öyleydi…
Ve bana Denizin Öğrettiği: Direnç, Sabır ve Zafer oldu..
Kıyıya çıkan diğer yüzücülerle göz göze geldik. Hiçbir şey söylememize gerek yoktu. Hepimiz aynı dili konuşuyorduk artık: suyun dili, direncin dili, o görünmeyen mücadelelerin dili.
Yaşım beni sınırlamamıştı; aksine özgürleştirmişti.
O gün Meis’ten Kaş’a sadece bedenimle yüzmedim; kararlılığımla, inancımla, sabrımla geçtim. Ve biliyorum ki artık hayatımda başka güçlü akıntılar çıksa da, Allah izin verip sağlığım elverdikçe yüzmeye devam edeceğim.
Bu ilk maratonumdan sonra duramadım. Ardından üç kez Uluslararası İstanbul Boğazı Maratonu’na katıldım. Artık sadece kulaç atmıyor, biriktirdiğim hikâyeleri de paylaşıyordum.
HAMİŞ:
Maraton yarışlarımın yazılarım, için
https://halukcangokce.com/5960-20250109.html sayfama bakınız
—
Haluk Cangökçe
12.05.2025