“ŞEHİR ŞEHİR KARADENİZ VE YAYLALAR” TURU HİKAYESİ…(5. GÜN)

Pazartesi, Eylül, 2011
715
Ana Sayfa ·Hikayeler ·“ŞEHİR ŞEHİR KARADENİZ VE YAYLALAR” TURU HİKAYESİ…(5. GÜN)

“ŞEHİR ŞEHİR KARADENİZ VE YAYLALAR” TURU HİKAYESİ…(5. GÜN)
Yine görselliğin bol olduğu bir gün bizi bekliyor. Program şöyle…
5.Gün: FIRTINA VADİSİ-TAR DERESİ-PALOVİT-ZİLKALE-RAFTİNG-ÇAMLIHEMŞİN-AYDER:
Sabah kahvaltımızın ardından Fındıklı’da Çağlayan Köyünün ziyareti ve sonrasında Ardeşen üzerinden dünyada korunması gereken 200 ekolojik bölgeden bir tanesi olan Fırtına Vadisine giriş. Yolumuz üzerindeki Ülkemizin en çok yağmur alan ve çay üretim merkezi olan Rize’ye hareket Çamlıhemşin’de(VİCE) verilecek kısa molanın ardından Fırtına Vadisi’ne varış. Şen yuva(Çinçiva).  Kemer Köprüsü Sarp kaya kütlesi üzerinde kurulu olan ve konumu ile insanı hayretler içerisinde bırakan Zil kale’nin ve akabinde Köprüsünün görülmesi, Sarp yamaçları ile şelaleler Vadisi olarak bilinen Palovit Vadisinin takiben Palovit şelalesinin görülmesi… Fırtına deresi kenarındaki restoranda Öğle yemeği akabinde rafting yapmak için serbest zaman. Tar Deresi’ne varış. Yörenin en yüksekten akan Göksu (Bulut) şelalesinin görülmesi deniz seviyesinden 1450m yüksekte bulunan Ayder Yaylasına varış. Gelintülü Şelalesi, Kalegon mevkiinin gezilmesi ve serbest zamanın ardından Otelimize hareket. Akşam yemeği sonrası otelde yöresel bir çalgı olan tulum eşliğinde horon.
————————————————————————————————————————————————
“FINDIKLI ÇAĞLAYAN KÖYÜ”…
Çaglayan Köprüsü (Fındıklı), Köyün merkezinden geçen Abu Deresi üzerinde kurulmuş. Bölgedeki yaygın taş köprülerden birisi.. Tek bir kemer gözünden oluşuyor. Son yillarda kullanılmayan köprünün korkulukları yıkılmış. Yapıldığı tarih bilinmemektedir. (1901 yılında inşa edildiği söylenmektedir)…
Eski adıyla Çinçiva Köprüsü bölgenin en eski taş köprülerinden birisi imiş Tek bir kemerle Fırtına Deresini geçyor. Köyün yaşlıları 1699 tarihli bir kitabenin, 1946 yılındaki bir selde kaybolduğunu söyledi bana.

“FIRTINA DERESİ”…
Kaçkar dağlarının kuzeye bakan yamaçlarında küçük derelerin, kar sularının kaynak sularının birleşmesi ile oluşmakta. Onlarca küçük dere ve kaynak suyu birleşerek bu masalsı doğal güzelliği meydana getirmekte.
Fırtına deresi yaklaşık 55-60 km uzunluğunda, Kaçkar dağlarının en tepelerinden başlayan bu 60 Km.lik yolculuk, bazen küçük göller, bazen şelaleler oluşturarak devam ediyor. Yolculuğu sırasında yağmur ormanlarının andıran ormanlardan geçiyor, Fındık bahçesinde fındık toplayanlara selam verip Ardeşen’in 2 km kadar batısından Karadeniz’e dökülmekte.
Fırtına deresi rafting için en elverişli yerlerden birisi.
Yemektan sonra yerli ve yabancı halkın bir araya gelip tulum eşliğinde horon tepmesi başta çok eğlenceli bir seyirlikdi. Bir süre sonra o tulumun sesi kulağımdan girip beynimi delmeye başladığında, kendimi dışarıya attım ve rafting yapanları seyrettim..
Böylesi doğa harikası yerler neden bilinmez yada neden daha önceden turizme açılmaz anlamak çok zor. Ben aslında bunu şuna bağlıyorum ülkemiz gezginleri, ülkemizi daha tam keşfedememiş. Bu yüzden gezgin sayısı arttıkça ülkemizde yeni yerler beliriyor ve kısa zaman içersinde de popüler bir alan oluyor…

“ZİLKALE” …
Tarihi İpek Yolu üzerinde yer alan ve aslına uygun olarak onarılan kale, son yıllarda Rize’de ziyaret edilen önemli turizm merkezlerinin başında geliyor.
İlçede Ayder yaylasından sonra en çok turisti Zil Kale çekiyor.
Zilkale, Çamlıhemşin, Rize ilçesinin 12 km güneyinde, Fırtına Vadisi’ndeki bir geçide hakim, yüksekçe bir tepe üzerinde. Bulunduğu vadi dereden 750 metre yükseklikte olan tarihi yapı, 7 kat ve 8 burçtan oluşuyor. Zilkale, diğer adıyla Kale-i Zir pek çok medeniyetçe kullanılmış şimdiye kadar. Asıl adı “Aşağı Kale” anlamına “Zir kale”. Ama halk “Zil kale” demiş, öyle de kalmış. Çünkü o kadar yüksek bir tepede yer alan bir kalenin adının “aşağı” olması pek de kabul edilir değil sanırım.
Zilkale’den sonra ünlü Palovit Şelalesine doğru yol alıyoruz. Belirli bir yerden sonra büyük araçlar gidemiyor, onun için yolculuğumuzu minibüslerle yapıyoruz. şırıl şırıl akan dere kenarında hafiften yağan yağmur refakatinde patika yolda ilerlerken kendimi tropik ormanlardaymışım sanıyorum.
Sonunda şelale görünüyor. Yeryüzündeki cennet görüntülerinden biri.. Şelale 15 metre yüksekten akıyor, şelaleyi ancak belirli bir yükseklikten seyretme imkanımız var..Şelale karşısında konum belirlemeye çalışan fotoğraf meraklısı turistler dikkat çekiyor…

“PALOVİT ŞELALESİ”…
Palovit Şelalesi Türkiye’nin en güzel vadilerinden biri olan Fırtına Vadisi’nden ayrılan Palovit Vadisi’nde,10-15 m yüksekliğinde bir şelale. Rize’deki şelaleler arasında en yüksek debiye sahip olan şelaleymiş. Çamlıhemşin’den Çat yönüne doğru giderken Zil Kale’yi geçtikten sonra 3-4 km giditkten sonra Çat yolu üzerinde yeni yapılmış taşyolun başlangıcından vadiye tırmanan yol üzerinden ulaşılabiliyor..
Yol çok bozuk durumda.  Bazı yerlerinde yağıştan dolayı ciddi kaymalar oluşmuş. Araç ile yaklaşık 2-3 km yol aldıktan sonra 15-25 dakikalık bir patikadan şelaleye ulaşılıyor. Ulaşım pek kolay değil.
Bu zorlukları aştıktan sonra yaklaşık 15 metre (belki daha yüksek) dökülen bu şelale ile karşılaşıyorsunuz….
Yüzünde ki cennet görüntülerinden biri karşımda..
http://www.mavirize.com/video452/palovit-selalesi.html  Palovit Şelalesini izle…

“AYDER YAYLASI”…
Ayder, çamlıhemşin ilçesinin 19 km güneydoğusunda 1350m yüksekliğinde bulunuyor. 55 derece sıcaklıktaki yeraltından gelen şifalı kaplıca suları çıkmakta.
Ayder’de şelaleler çağıldıyor. En ünlüsü ise, “Gelinteli” Şelalesi..Rize’nin Çamlıhemşin İlçesi’ne bağlı olan Ayder yaylası, türlü çiçeklerden elde edilen balı, yayla evleri, şelaleleri, dereleri, şifalı kaplıcasıyla sırtını Kaçkarlar’a dayamış, çam örtülü yamaçlarla kaplı cennet görünümünde. Ancak Ayder yaylası artık Ayder Şehri olmuş; inanılmaz bir yapılaşma ve kalabalık mevcut. Ayder’de İl Özel İdaresi ve özel kuruluşlar tarafından otel, kaplıca tesisleri yapılmış. Yaz aylarında turistler 55 derece sıcaklıktaki yeraltından gelen, şifalı kaplıca suyundan yararlanıyorlar. Turizm potansiyelini görenler burada pansiyonlar açmış ve her sene onlarcası ekleniyormuş. Ayder’de var olan turizm potansiyeli yolun asfaltlanarak hizmete girmesiyle kat kat artmış..
Dünyanın en güzel suyuna sahip olan Ayder’de pet şişelerde su satılması tam yurdum insanının tipik özelliği olsa gerek…
300-400 metre aralıklarla akan şelaleler sanki sizi içine çekecek gibi çağıldıyor… Yine şelalelerin yanıbaşlarına kurulmuş bölgeye özgü dağ evleri, dağların eteklerinde çay toplayan köylü kadınların telaşı ve ilkel teleferikler görülmeye değer doğrusu.
Son yıllarda gelişen yayla turizmi, insanların deniz, kum, güneş üçgeninden çıkıp doğayla buluşmasıyla Ayder’i bilinen bir merkez haline getirdi. Ancak Ayder’in doğal manzarası, ağaçları, şelaleleri, fotoğraflara yansıyan yamaca kurulu o güzelim ahşap evleri büyük tehlike altında. Doğayla bütünleşen bu evlerin biraz uzağında kurulan beton evler ve pansiyonlar ise tam bir rezalet. Turizm bölgesi ilan edilen yayla, ‘doğal sit alanı’ olmasına rağmen çarpık yapılaşma, Ayder’i yakın gelecekte büyük bir tehlikenin beklediğini gösteriyor. Bu çarpık yapılaşmanın önüne geçmek için başta Orman Bakanlığı’na, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, Rize Valiliği’ne ve bölge belediyelerine büyük iş düşüyor. Ayder’de beton bina yapmak yasak, ancak turistlerin hayret eden bakışları arasında yapılaşma almış başını gidiyor.
Ayder’de gördüğüm güzel bir pankartı sizlerle paylaşmak istedim. Esprili ve yerinde bir pankart olmuş. Yöre ile ilgili yanlış bilinen bir kaç maddeyi sıralamışlar doğrularıyla birlikte. İşte o pankart, afiş, yazı, her neyse..

“ŞEHİR ŞEHİR KARADENİZ VE YAYLALAR” TURU HİKAYESİ DEVAM EDECEK…

ŞEHİR ŞEHİR KARADENİZ VE YAYLALAR  (5.GÜN) ………RESİMLER
http://www.facebook.com/media/set/?set=a.10150289923082842.342806.787072841&type=1

Çeşitli Makale ve Yazılarım için:
http://www.turklider.org/TR/DesktopDefault.aspx?tabid=1583 da ” Haluk Cangökçe Gözüyle”

Araç çubuğuna atla