TÜRKÇEYİ KOLAYLAŞTIRIYORLARMIŞ!…
1930’larda Türkçe dünyânın en zengin ve âhengli dillerinden biriydi.
Ama o “eski” kelimelerin atılmasıyla bugün artık üçyüz kelimelik bir mahalle arası lehçesine tahavvül etmişdir.
300 kelimeyle de ne edebiyât olur ne bilim ne felsefe …
Öztürkçe denilen maskaralık benliğinden firâr edenlerin hezeyânıdır!
Bakınız; alenî, bâriz, âşikâr, ayan, bedîhî, vâzıh, sarih, müstehcen, münhâl, üryan, meftuh, defisiter gibi tam oniki kavramın bugünki içler acısı lehçemizdeki tek karşılığı “açık” olmuşdur!
Tepe tepe kullanalım!
“Gitti” yerine “gitdi”, “tehdit” yerine “tehdid” vs. yazmam ise öyle telaffuz edilmesi için değil her sekiz on yılda bir imlâ değiştirmeyi barbarlık olarak telâkkıy etdiğim içindir.
Medenî dillerde böyle bir soytarılık da yokdur. 60/80/100 yılda bir çok dikkatle mahdud değişiklikler yapılır.
O sâyede de meselâ bir “ağabey, ağbey, ağbiy, ağbi, âbi, abi” rezâleti yaşanmaz.
D’lerin T olmasına “emir” çıkdığı zaman Abdülhak Hâmid arkadaşı Müderris Ferîd Bey’e bu “Hamit ve Ferit” münâsebetsizliğini kasdederek
“Eh, senin kuyruğuna da bir İT takdılar.” der.
Bunun üzerine Ferîd Bey:
“Benim hiç olmazsa FER’imi (ışığımı) bırakdılar. Sen ise HAM bir İT oldun.” cevâbını yapıştırır.
Türkçeyi kolaylaştırıyorlarmış!
Piyanolardaki siyah tuşları da kaldırsınlar ki çalması daha kolay olsun!
Çeşitli Makale ve Yazılarım için:
http://www.turklider.org/TR/DesktopDefault.aspx?tabid=1583 da ” Haluk Cangökçe Gözüyle”