MEVLANA’DAN GÜZEL BİR SÖZ EZBERLEYİP CAKA SATMAK BAZILARININ İŞLERİNE GELİYOR !…
“Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede güneş gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi ol, ya göründüğün gibi ol!”
Sözün Mevlana’ya ait olduğunu altına not etmiş. Üşenmemiş, bir semazen ilüstrasyonu bulup yanına iliştirmiş.
Güzel ama…
Ya sonra?
Altta başka notlar de var.
Nefret ettiği ne varsa hepsini hakaret denizinde boğan ve onlara bu ülkeden çekip gitmelerini emreden sözler…
“Duvar”ın geri kalan bölümü magazin fikirleri ve dedikoduları üzerine yorumlarıyla dolu!
Onları da okuyunca anlıyorsunuz ki…
Ne sevgi var kalpte, ne dostluk ve kardeşlik var serde!
Belli ki öfkesi dolup taşıyor!
Mevlana mı?
Ah! Onun sözü öyle garip duruyor ki!
Hele o dönüp duran semazen ilüstrasyonu!
Tablodaki hamlık ve uyumsuzluğa şaşmak neye yarar?
Anlamışsınızdır, tek bir kişiden söz etmiyorum.
Binlerce, yüz binlerce insandan…
Arkadaşlarımızdan, akrabalarımızdan, çevremizden söz ediyorum.
Tanımışsınızdır siz de! Öyle çoklar ki!
Ezberci toplumumuzun, ezbere yaşayanları…
Nasıl siyasi fikirleri, sosyal görüşleri, hatta sevgi ve nefretleri de ezberse…
Mevlana sevgileri de öyle!
Mevlana gerçekte ne demiş, neden demiş; bu onları hiç ilgilendirmiyor.
Derinliğine öğrenmek ve öğrendikçe değişmek yerine Mevlana’dan güzel bir sözü ezberleyip caka satmak işlerine geliyor.
Haydi bu ezberci ucuzlukları bir yana bırakalım!
Ama işi daha ciddi tarafından tutanların, Mevlana’dan, Şems’ten, İbn-i Arabi’den samimiyet ve hakiki bir merakla dem vuranların durumu çok mu farklı?
Çünkü ariflerin “özlü sözler”iyle aramızda oluşan bağ bir türlü tekamül edip işin “öz”üne gelemiyor!
Çünkü o fikirlerin zerresi bile hayatımıza temas etmiyor!
Oysa bilmeliydik ki, onlar filozof değiller! Bir filozofu anlar gibi anlayamayız onları! Daha ötesine gitmemiz gerekir.
Ve işte tam da bundan korkuyoruz!
Kafa ve eylem konforumuzu yavaş yavaş terk etmeye başlamadan (yanmayı göze almadan) arifleri anlamamız imkânsızdır.
Alıntı : Haşmet Babaoğlu
***
KEŞKE SİHİRLİ BİR DEĞNEK OLSAYDI…
Öyle bir şey olsaydı önce kendi hayatıma değdirir, kendimi değiştirirdim.
Olduğumdan daha mü’min, daha derin, daha renkli, daha kararlı, mesela
Hz. Ebubekir kadar fedakâr,
Hz. Ömer kadar âdil,
Hz. Hamza kadar sert, ama mert;
Hz. Osman kadar mülayim;
Hz. Âli kadar cesur;
Yunus kadar âşık;
Mevlâna kadar karmaşık;
Gazali kadar âlim;
Bediüzzaman kadar minnetsiz;
Evliya Çelebi kadar gezgin;
Sadi kadar hayalci,
Nasreddin Hoca kadar komik olmak isterdim…
***
İNTERNETİ ADABIYLA KULLANMAYI ÖĞRENMEMİZ LAZIM!…
“Yalnızca SMS değil, devasa bir e-mail çilesi de var memleketimizde.”
“Huzur istiyorum kardeşim, düşün yakamdan!” diye bir seçenek yok ne yazık ki, hislerimi açıkça ifade eden…
Bu sorunun payıma düşen kısmını izninizle biraz anlatayım:
Bilgisayarımın “elektronik posta kutusu”na her gün sürüyle mesaj geliyor. Ben diyeyim yüz, siz deyin iki yüz tane.
Bunların bir kısmı, “gerçek insan”lardan ve doğrudan şahsıma gelen mesajlar.
Ama daha büyük bir kısmı, otomatiğe bağlanmış “e-mail listeleri”nin mesaj bombardımanları…
Gelen mesajların bazılarında bu beladan nasıl kurtulacağınıza dair hiçbir bilgi yok. Dolayısıyla “Allah müstahakınızı versin, bilgisayarınız sönsün, ‘server’ınız kurusun” diye beddua etmekten başka yapacak bir şey de yok…
Diğerlerinde ise “listemizden çıkmak isterseniz şuraya tıklayın” diye bir mesaj yazıyor. Tıklayınca da bir internet sayfası açılıyor:
“Niçin üyelikten ayrıldığınızı bizle paylaşmak için aşağıdaki seçeneklerden birini işaretleyiniz.”
“Huzur istiyorum kardeşim, düşün yakamdan!” diye bir seçenek yok ne yazık ki, hislerimi açıkça ifade eden…
Evet, tüm bu otomatik mesajlardan kurtulmak istiyorum, çünkü her gün bunları ayıklayıp silmek veya “üyeliklerinden ayrılmak” benim için büyük bir vakit ve enerji kaybı.
Bana ve eminim daha onbinlerce insana bu vakit ve enerjiyi harcatanların yaptığı da büyük bir saygısızlık ve görgüsüzlük.
Diyeceğim o ki, interneti adabıyla kullanmayı öğrenmemiz lazım.
***
OPERA !…
Eskiler operaya eşek anırması derlerdi, yeniler ise bu anırmayı çağdaşlığın alameti olarak görüyor. Demektir ki bu iki şeyden bir şey çıkmaz..
Sahneler eskiden günaha giden yollar olarak görülürdü, şimdi ise kadın sahnede soyunmadıkça reform yapılmadı sayıyoruz kendimizi.
***
BAZILARI “ALÇAK” DEĞİL, “ÇUKUR”….
Üstad Necip Fazıl zamanının sefil bir adamıyla ilgili “alçak” nitelemesini yetersiz bulmuş.
“Ona göre alçak bile bir irtifadır, o olsa olsa çukurdur” demiş…
Ben de birkaç gündür böyle bir “çukur”dan bazı sesler duyuyorum, karın gurultusu mu desem, mahlukat homurtusu mu, bilemiyorum!
Ama şunu çok iyi biliyorum… Kör kavmiyetçilik, rezil ırkçılık, sefil etnikçilik, bazı Tosunları çukurlaştırıyor ve çukurlaştıkça da böğürtün artıyor.
***
KENDİ KENDİNE ÖĞÜTLER…
– Kolay elde edileçek serveti teklif edene inanma. Oku, düşün dünyaya inan.
– Korkularına danışarak hareket etme.
– Acele karar verme.
– Alkol ve kumara zaafı olan insanlarla çalışma.
– Prensiplerine sadık kal asla taviz verme.
– Bütün işlerini sıraya koy, önemine göre teker teker yap.
– Kum saati gibi dakik ol, yakınmayı bırak yekinmeye bak.
– Gürültünün ve patırtının arasında sükunetle dolaş. Sessizliğin içinde huzur bulduğunu unutma
– Başka türlü davranmak gerekmedikçe herkesle dost ol, ama kimseye teslim olma…
– Telaşsız açık seçik konuş, başkalarınada kulak ver, cahil oldukları zaman bile dinle onları, çünkü dünyada herkesin bir hikayesi vardır.
– Yalnız planların değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen hayattaki dayanağın odur.
– Olduğun gibi görün, sevmediğin zaman sever gibi yapma.
– Aşka burun kıvırma sakın, o çöl ortasında bir VAHADIR.
– Yılların geçmesine öfkelenme, gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe…
– Ara sıra isyana yönelecek olsan bile, kendi kendinle barış içinde ol.
– Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya güzeldir ve yaşamaya değer AKLIN varsa eğer…
– Yarab bana mal verdi isen saadetimi alma.
– Büyüklük verdi isen mütevaziliğimi alma.
– Kuvvet verdi isen aklımı alma.
– Tevazu verdi isen izzeti nefsimi alma.
***
SABAH DUASI…
“Sabah şerifleriniz hayrolsun, hayırlar fetholsun, şerler def olsun, siftahınız helâl olsun, rızkınız her daim açık ve bereketli olsun, haram sizden uzak dursun, helâl buyursun”
***
DUA…
*Allah’ım; Faydasız ilimden, itaatsiz kalpten, doymayan nefisten ve kabul olmayan dua’dan sana sığınırım…
*Allah’ım; Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, bunaklık derecesindeki ihtiyarlıktan, hayatın ve ölümün kötü hallerinden, kabir azabından sana sığınırım…
*Allah’ım; Kulağımın, gözümün, dilimin, kalbimin şerrinden sana sığınırım…
*Allah’ım; Cehenneme götüren fitneden, Cehennemin azabındanzenginliğin ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım…
*Allah’ım; Ayrılık ve bozgunculuktan, ikiyüzlülük ve kötü ahlaktan sana sığınırım…
*Allah’ım; Beni helalinden rızıklandırıp, haramdan koru. Beni senden başkasına muhtaç etme…
*Allah’ım; Yaradılışımı güzel yaptığın gibi, ahlakımı da güzelleştir…
*Allah’ım Sen ki, bize hayatta o kadar çok şey verdin, merhamet et de bir şey daha ver, bize bütün bu nimetlere karşı nimet ve şükran duygusu taşıyan bir kalp ihsan et…
*Allah’ım; Bana değiştiremeyeceğim şeyleri tevekkül içinde kabul edecek vakarı, değiştirebileceklerimi değiştirecek cesareti ve ikisi arasındaki farkı anlayabilecek aklı nasip et…
*Allah’ım; Yaşamak benim için hayırlı olduğu sürece beni yaşat, ölmek hayırlı olduğu zamanda canımı al…
*Allah’ım sen affedicisin, affı seversin, beni de affet …
OLMAYACAK DUA YOKTUR, HAKETMEYEN KUL VARDIR..
RABBİM HAKEDENLERDEN EYLESİN HEPİMİZİ..
AMİN….
***
“HATA” ÜZERİNE SÖYLENMİŞ GÜZEL SÖZLER…
– Hata değil, çare bulun…(Henry Ford)
– Hata edip de düzeltmemek İşte asıl hata budur…
– Hata etmekten ve kaybetmekten korkmamalı: Hata etme ve kaybetme korkusu başarının en amansız düşmanıdır…
– Hata etmekten, kaybetmekten ve risk almaktan korkanlar başarılı başlangıçlar yapamazlar…
– Hata yapmak insanca, affetmek tanrısaldır…(Aleksander Pope)
– Hata yapmak insanlara vergidir, bunu başkalarının üstüne atmak politikadır…(Bill Vaugheur)
– Hata yapmaktan korkan insan, hiçbir şey yapamaz…(Abraham Lincoln)
– Hata yaptığınızda şu üç şeyi uygula; kabul et, ders al, tekrarlama…(Paul Bryant)
– Hatadan kaynaklanan kötülüğün kuşku uyandırdığı azdır…(Alessandro Manzoni)
– Hatalar saman çöpleri gibi suyun yüzünde giderler, insan hemen görebilir…(Dryden)
– Hatalar, ekseriya en iyi öğretmendir…(J. A. Froude)
– Hatalarımızı zamanında söyleyecek arkadaş gereklidir…(Boileau)
– Hataların en büyüğü hatasını bilmemektir…(Latin Atasözü)
– Hatalarını müdafa etmek kadar kolay bir iş yoktur. Fakat bu akıllı adam işi değildir. Gel sen hatalarını kabul et başkalarının üstüne çık, asaletin artsın…(Dale Carnegie)
– Hatalarını kabul et…
***
Eğer söylenecek sözünüz varsa ekleyin..
Eğer söylenecek sözünüz yoksa sözleri okuyun..
Okumaya da zamanım yok diyorsanız..
O zaman PAYLAŞ ın birileri mutlaka okur…HALUK CANGÖKÇE
***
Çeşitli Makale ve Yazılarım için:
http://www.turklider.org/TR/DesktopDefault.aspx?tabid=1583 da ” Haluk Cangökçe Gözüyle”