TÜRK OLMAK…
“Türk olmak nasıl bir duygudur?”
Aslında çok şeydir, Türk olmak…
“Nerelisin?” sorusuna cevap aldıktan sonra “İçinden mi?” diye sormaktır tÜRK OLMAK…
“İnşallah”la bütün işleri hallettiğine inanmaktır…
En zayıf gününde bile dünyaya meydan okumak, en dertli gününde bile her ufunetin bir şafakta biteceğini bilerek tevekkül göstermektir. Anadolu’da her düşen yağmur damlasına hamd etmek, her çıkan başak için şükretmektir Türk olmak…
Türk olmak; Annenin, şehit oğlunun ardından; ‘Bir oğlum daha olsun, onu da vatan için göndereceğim.’ Demesidir. Babanın gözyaşlarını tutarak, tabutuna son kez dokunurken ‘Vatan sağ olsun!’ demesidir.
Araba camlarına “beni yıka” yazarak arabanın duygularına tercüman olmaktır Türk olmak…
Arabaya koşulan ilk atın vatanında, ilk yazılı antlaşmanın imzalandığı yurtta, yazının bulunduğu, paranın icat edildiği her metrekaresinden bereket fışkıran bu yurtta, kalkınmak için yabancı sermaye beklemektir…
Türk olmak; Arabayı her yere park edebilmektir…
Asansör beklerken tuşa ne kadar fazla basılırsa, asansörün o kadar çabuk geleceğine inanmaktır…
Türk olmak: Asgari ücretle çalışıyor bile olsa, maaşının 2 katı değerinde cep telefonuna sahip olmaktır…
Askere davul-zurna ile uğurlanmaktır, belki de dönmeyeceğini bilerek…
Bisküviyi çaya batırıp yemektir…
Papağana önce küfür öğretmektir…
Türk olmak; Milli maçta ağlamaktır. Ayhan Işık’a, Belgin Doruk’a, Türkan Şoray’a aşık olmaktır…
Bulmacada ki ünlülere kadın erkek fark etmeden, sakal, bıyık, kaş çizmektir…
Cihazların uzaktan kumandalarını naylonla kaplamaktır. Çatalın kenarını bıçak niyetine kullanmaktır. Çay bardağı altlığını küllük olarak kullanabilmektir…
Denizde “Suyun altında nefessiz ne kadar kalabiliyorum” diye deneme yapıp boğulma tehlikesi geçirmektir…
Düğünlerde “Dom Dom Kurşunu” ile göbek atarak, “Bir avcı vurdu beni, bin avcı yedi beni” gibi sözlerle kendinden geçmektir…
Düğünlerde saçı topuz yapıp, yandan iki bukle bırakıp, bir de saç üstüne sim döktürmektir…
Türk olmak: Faşist olmaktır!, vatanına, milletine, tarihine sahip çıktığında. Demokrat ve çağdaş olmaktır, Vatanına, milletine, tarihine sövüldüğünde…
Türk olmak: Ecdadın yaşadığı kıtlıktan dolayı, çayın yanında gelen şekerden fazla olanı garsona geri vermektir. Aynı nedenle Türk olmak, yemeği ziyan etmekten korkmaktır.
Göz hakkına, diş kirasına saygıdır…
Harap bir ülkede, zengin ülkelerin müstemlekesini reddedip, tahtadan kılıç ve ipten üzengi ile, paylaşacak ve sahiplenecek tek varlığı fakirlik olmasına rağmen, Yedi düvele meydan okumaktır Türk olmak…
Türk çayında radyasyon olmaz!’ yalanları ile “Gusül abdesti alana AIDS bulaşmaz!” dolanları ile yaşamaktır.
Türk olmak: Her hükümetin enkaz devraldığı, ama asla ardında enkaz bırakmadığı ülkede olmaktır. Her işin ‘Hayırlısına inanmaktır ve ağlamamak için çok gülmekten çekinmektir…
Saz çaldığında, ney üflendiğinde, kös dövüldüğünde ve kaval çaldığında, yüreğinin derinlerinde bir sızı sezmektir, bir de Yemen Türküsü’nde…
Hayatın sana verdiklerine ‘Nasip’, vermediklerine ‘Kısmet’demektir. Her işin ‘Hayırlısına’inanmaktır ve ağlamamak için çok gülmekten çekinmektir Türk olmak…
Her programda “85 milyon bizi izliyor” diyebilmektir…
İçtikten sonra “Nolucak bu memleketin hali” diye sormaktır…
Asya’da batılı, Avrupa’da doğulu diye tepki görmektir. Irk sözünü bilmeden yaşamak, yaradılanı Yaradan’dan ötürü sevmektir. Magazin programları ile dizilerin arasına sıkışsa da, silkinip üzerindeki ölü toprağını atabilmektir…
Evindeki bir kap aşın yarısını Tanrı misafirine vermektir. Kendi yerde, misafiri döşekte yatırmaktır Türk olmak…
Kıbrıs’ta, Hocali’de, Anadolu’da ve Balkanlar’da, soykırıma uğrayıp, karşılığında yapmadığın soykırımla suçlanmaktır…
Lisanının Avrupa’da yasaklanmasıdır ve yine Türk olmak kendini ve derdini anlatamamaktır. Avrupa’da hor görülmek Türk olmaktır…
Ataların birçok asır önce Viyana’yı kuşattığı için ve hoş görülmemektir. (Tabii ki – sadece kuşatıp; Napolyon gibi bütün Viyana’yı yakmadığın için.)
Markete 1 ekmek almak için gidip en az 15 ekmeğe dokunmak, mıncıklamak, fakat en sonunda ilk mıncıklanan ekmeği almaktır…
Masanın oynayan ayağına kâğıt sıkıştırmaktır Türk olmak…
Medeniyetler mezarlığı Anadolu’da dik durabilmektir…
Mevlana’yı, Hacı Bektaş-i Veli’yi ve Hoca Yesevî’yi tek bir satırını okumasa da yüreğinde taşımaktır.
Misafirliğe gidip saatlerce oturduktan sonra, giderken kapı önünde tekrar muhabbet etmektir…
Aşkını ölesiye sevmektir. Aşkı için ölmektir, öldürmektir. Sevdiceğinin elini bir kez tutamadan, toprağa girmektir. En güzel aşk şiirlerini yüreğinde hissetmektir. Eşkıya ya türkü yakmaktır, Türk olmak…
Milletine sövmektir, ama başkasına sövdürmemektir, Türk olmak.
Mostar’da köprüdür, Kerkük’te kaledir, İstanbul’da Kızkulesi’dir, Anadolu’da buğdaydır, Çukurova’da pamuktur, Ege’de tütün, Karadeniz’de fındık, Trakya’da ayçiçeğidir…
Osmanlı’nın borcunu ödemektir. Hovarda babanın borçla yaşayan evladı gibi… Kosova’da ve Bosna’da, Batı Trakya’da ve Makedonya’da bilmem kaç asır geçmişte kalan meselelerin hesabını vermektir…
Selanik’te Pontus Anıtı’nın, Viyana’da çiğnenen yeniçeri minberinin ve Malta’da papazın üzerine bastığı Türk bayrağı heykelinin önünden geçmektir…
Üç kıtadan dönüp, bir küçük yarımada da misafir muamelesi görmektir.
Sayısız imparatorluk kurmak Türk olmaktır, aynı zamanda sayısız imparatorluk yıkmak da Türk olmaktır…
Sümer’den bu yana serpilerek gelse de, tarihten eski bu topraklarda, bütün zamandan damıtılarak gelen yüksek değerlerine rağmen, bir haftalık hafıza ile yaşamaktır.
Şampuan bitmek üzereyken içine su doldurmaktır…
Truva’dan, Sümer’den bu yana serpilerek gelse de, tarihten eski bu topraklarda, bütün zamandan damıtılarak gelen yüksek değerlerine rağmen, bir haftalık hafıza ile yaşamaktır. Doğu Roma’yı da, Batı Roma’yı da yıkıp, yeni Roma olan AB’ye girmeye çalışmaktır, Türk olmak.
Türk olmak zordur, çetindir ve eziyetlidir…
TV yayınlarında el sallayıp, aynı anda cep telefonu ile yakınlarını arayıp haber vermektir…
Mahalle maçı için aynı saatte, on kişi buluşamazken, milyon kişinin bir araya gelmesidir. Tavla oynarken bile kavga ederken, milyon kişinin kavga etmeden gösteri yapabilmesidir…
Yanındakinin gazetesine göz ucuyla bakıp, gazeteyi büyük bir iştahla okumaktır…
Yazının bulunduğu, paranın icat edildiği her metrekaresinden bereket fışkıran bu yurtta, kalkınmak için yabancı sermaye beklemektir….
Yedi düvele meydan okumaktır Türk olmak….
Yemeği ziyan etmekten korkmaktır, göz hakkına saygıdır…
Yemeğin tadına bakmadan tuz atmaktır…
Türk olmak; Çanakkale’de ölmektir. Çanakkale’de ölmeden önce düşmana su vermektir, onun yaralısını sırtında kendi hastanesine taşımaktır. Düşmanın ardından rahmet okumak, kanlısından helallik almaktır.
Türk olmak: Kar yağdığında kayak yapmayı değil, evsizleri düşünmektir.
Balkon köşesine kuşlar için, kışın ekmek kırıntısı, yazın su koymaktır.
Yağmura rahmet, kara bereket diye bakmaktır…
Yunus’u bilmektir, Aşık Veysel’i sevmektir. Mevlana’yı, Hacı Bektaşi Veli’yi ve Hoca Yesevî’yi tek bir satırını okumasa da yüreğinde taşımaktır…
Zor iştir Türk olmak. Türk olmak, Medeniyetler mezarlığı Anadolu’da dik durabilmektir…
Türk olmak zordur, çetindir ve eziyetlidir…
Aslında çok şeydir, Türk olmak…
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE…
ANKARA 20.12.2022