YAŞAM TAKVİMİ…
Bu yaşam takvimine ne dersiniz?
Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş şeklidir.
Yaşamı, tersten yaşamaya ne dersiniz?
Nasıl mı?
Bir gün cami avlusunda uyanıyorsunuz.
Bir tahta sandık içersinde, herkes karşınızda saf tutmuş; iyiliğinize dua ediyorlar.
Ve, bütün haklar ‘helal edilmiş’ vaziyette..
Tabuttan doğruluyorsunuz; yaşlı, olgun ve ağırbaşlı olarak.
Herkes etrafınızda; büyük bir itibar, iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi hazır.
Arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
‘Doğar doğmaz’ devlet size maaş bağlıyor.
Ne güzel; hazır maaş ve ev..
Altmışlı yaşlara kadar her şey garanti, huzur içinde yaşıyorsunuz.
Sağlığınız giderek düzeliyor; kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.
Bir gün çalışmak istiyorsunuz ve işe ilk başladığınız gün size, hoşgeldin hediyesi olarak bir plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz..
Ve Genel Müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir insan olarak işe başlıyorsunuz.
Herkes karşınızda elpençe divan!
Vücudunuzda bazı ‘hoşa giden hareketler’ de başlıyor, gittikçe zayıflıyor, forma giriyorsunuz.
Diğer hormonal aktiviteler artıyor, durum fevkalade; daha güzel günler başlıyor.
Derken bir gün patron sizi çağırıyor:
– Artık üniversiteye gitsen daha iyi olur!
Bu arada babanız ortaya çıkmış, ‘fazla çalıştın’ diyor:
– Artık eve dön, işi bırak, okumaya başla, harçlığın benden olsun!
Üfff, keyfe bakar mısınız? Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor; ekmek elden su gölden bir dönem başlıyor.
Partiler, diskotekler, sevgililerin sayısı artıyor.
Derken, anne ve babanız sizi götürüp getirmeye başlıyor, araba kullanma derdi de yok artık.
Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar:
Evde otur, keyfine bak, oyuncaklarınla oyna!
Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar, hatta bu durum alışkanlık yaratyyor.
Ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.
Anneniz bir gün size ‘süt verme’ kararı alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor.
Mama artık her yerde, her an ve en taze şekilde hazır.
Bir gün karanlık, ılık ve sıcak bir ortama giriyorsunuz.
Beslenmek için ağzınızı açmaya bile gerek yok!
Bir kordondan besleniyor, sıcacık yumuşacık gürültü ve patırsız bir ortamda yaşıyorsunuz.
Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini alıyorsunuz.
Ve günün birinde müthiş keyifli bir orgazm ile hayatınız bitiyor!..
BiR KIYASLAMA İLE HAYATA BAŞKA AÇIDAN BAKMAK…
KIYASLAMA…
Aşağıdaki goz kamaştırıcı kıyasa dikkatle bakın. İçinde bulunduğunuz ucsuz bucaksız dünya, derin okyanuslar ve zirvesi görünmeyen dağlar…
Ne kadar büyük dersiniz?
Güneş bizim bilmediğimiz sayısız yıldızdan sadece biri.. Şimdi biraz daha uzağa bakalım. Diğer yıldızlarla kıyasına dikkat edin.
Yukarıdaki resimde Jüpiter sadece 1 pixel. Dünya ise görüntülenemeyecek kadar küçük boyutta.
Güneş yukarıdaki resimde sadece 1 piksel. Jüpiter ise görüntülenemeyecek kadar küçük…
Antares gökyüzündeki 15. büyük yıldız. Ve bize 1000 IŞIK YILINDAN daha uzak !
Peki şimdi düşün….
O zaman, sen ne kadar büyüksün şu kainatta?
Bu resim, Hubble teleskopunun ultra derin kızılotesi algı sistemiyle çekilmiş, bize milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki sayısız galaksileri gösteren ünlü resmidir.
Aşağıda gördüğünüz kısım, yukarıdaki resmin en karanlık noktalardan birinin yakınlaştırılmış görüntüsü…
Sizi yaratan Allah saçınızda kaç tel saç olduğunu biliyor….
ŞİMDİ SOR KENDİNE…
NE KADAR BÜYÜKSÜN?
Ve bugün canını sıkan şeyler ne kadar büyüktü?
HAYATA BİR DE GENİŞ PENCEREDEN BAK…
Ve küçük şeyler uğruna boşuna ter dökme!
Küçücük dünya menfaati için kendine yazık etme !
***
YAŞAMAK…..
Fırsattır, yararlanmayı bil…
Güzelliktir, kıymetini bil…
Mutluluktur, tatmayı bil…
Rüyadır, gerçekleştirmeyi bil…
Meydan okumasıdır sana, karşı çıkmayı bil…
Görevdir, tamamlamayı bil…
Oyundur, oynamayı bil…
Servettir, korumayı bil…
Aşktır, sevgidir, keyfini çıkartmayı bil…
Bilmecedir, çözmeyi bil..
Hüzündür, aşmayı bil…
Verilmiş bir sözdür, tutmayı bil…
Şarkıdır, söylemeyi bil…
Mücadeledir, kabullenmeyi bil…
Trajedidir, göğüslemeyi bil…
Şanstır, kullanmayı bil…
Çok kıymetlidir, mahvetmemeyi bil…
YAŞAMAK, yaşamaktır, uğruna savaşmayı bil…
(Bedri Rahmi’den bir şiir)
YAŞAMAK…….
Kimi eskidiği için yaşar,
Kimi yaşadıkça eskir…
Ne tohumda keramet,
Ne toprakta,
Ne başakta,
Marifet yaşamakta…
***
YAŞLANDIKÇA ZENGİNLEŞTIĞİNİZİ BİLİYOR MUSUNUZ?…
Uzunca bir süreden beri,
SAÇLARINIZDA GÜMÜŞ,
DİŞLERİNİZDE ALTIN,
BÖBREKLERINIZDE TAŞ,
KANINIZDA ŞEKER,
AYAKLARINIZDA KURŞUN,
DAMARLARINIZDA DEMİR birikiyor.
Sonu gelmez bir “TABİİ GAZ” stoku da cabası.
Böyle bir servete sahip olduğunuzun farkında mıydınız…
Yaşlılığın asıl felaketi, vücudun kuvvetten düşmesi değil, ruhun her şeye karşı kayıtsız bir hale gelmesidir dostlar…..
Yaşlanmak bilge olmak demek değildir. Eğer gençken bir aptalsan ve artık yaşlandıysan, sadece yaşlı bir aptal olursun, hepsi bu…
Yaşlanmak dağa tırmanmaya benzer. Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır, ama görüş açınız genişler…
Yaşlandığınız zaman aklınızdan çıkarmamanız gereken bazı şeyler var. Hiç bir tuvaleti pas geçmeyin. Hiçbir sertleşmeyi ziyan etmeyin. Hiçbir osuruğa güvenmeyin…(Jack Nicholson)
***
YAŞAM VE YAŞAMAK ÜZERİNE SÖYLENMİŞ GÜZEL SÖZLER…
Yaşadığınızı siz hissedin. Kimse bilmiyor diye o koca çölde yaşamadı mı karınca…
Yaşam bir oyuna benzer; ne kadar uzun olduğu önemli değil, iyi oynanıp oynanmadığı önemlidir…(L. Annaeus Seneca)
Yaşam dostluklarla zenginleştirilmelidir. Zira en büyük mutluluk sevmek ve sevilmektir…
Yaşam durağan değildir. Zihinlerini değiştiremeyenler; düşkünler evindeki zavallılarla, mezarlıktakilerdir…(E. Dirksen)
Yaşam geriye bakarak anlaşılır, ileriye bakarak yaşanır…
Yaşam size verilmiş boş bir filimdir. Her karesini mükemmel bir biçimde doldurmaya çalışın…(Ara Güler)
Yaşama kendimizden ne katarsak, yaşamdan onu alırız…
Yaşamadan bin kere pişman olacağıma; yaşayarak bir kere pişman olmayı öğrendim…(Şems-i Tebrizi)
Yaşamak bir dağa tırmanmak gibidir. Tırmandıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır ama görüş açınız genişler…
Yaşamak bir ziyafettir. Bu ziyafete davetli kişiler pek çoktur, ama masaya oturmayı başaranlar çok azdır…(Darwin )
Yaşamak için ye ve yemek için yaşama…(Benjamin Franklin)
Yaşamanın tadını çıkarmaktan korkana aptal derim…(Albert Camus)
Yaşamaya zaman ayır. Çünkü ömür bunun için yaratılmıştır…(Van Goethe)
Yaşamda bizi asıl yaralayan, yaptığımız hatalara hayıflanmaktır…(Oscar Wilde)
Yaşamın iki amacı vardır. İstediğini elde etmek ve elde ettiklerinin keyfini çıkarmak. Sadece akıllı olanlar ikinci hedefe ulaşabilirler…(Logan Pearsall Smith)
Yaşamın uzunluğu değil, nasıl yaşanıldığı önemlidir…(Martin Luter King)
Yaşamındaki mutluluk, düşüncelerinin kalitesine bağlıdır…
Yaşanan her şey bir kum saati gibi sanki. En dar bölümü hayatın kendisi. İnsan sonsuzdan Sonsuza iniyor…
Yaşamak elindeyken bugüne bugün, ne diye bırakır, yarını düşünürsün? Geçmiş, gelecek, kuru sevda bütün bunlar; Kadrini bilmeğe bak avucundaki ömrün….(Ömer Hayam)
***
Eğer söylenecek sözünüz varsa ekleyin..
Eğer söylenecek sözünüz yoksa sözleri okuyun..
Okumaya da zamanım yok diyorsanız..
O zaman PAYLAŞ ın birileri mutlaka okur…HALUK CANGÖKÇE
***
Çeşitli Makale ve Yazılarım için:
http://www.turklider.org/TR/DesktopDefault.aspx?tabid=1583 da ” Haluk Cangökçe Gözüyle”