ARAPÇA ÖĞRENME!…
Cumhuriyet gazetesinde bir ilan..
“İlköğretim’de çocuğu olan Anne-babalar” diye başlık atmışlar…
İlk cümlesinde ise, “Dördüncü sınıftaki çocuğunuza ‘ARAPÇA’ öğretilecektir” ifadesi yer alıyor.
Yok canım..
“Bir dil, bir insan. İki dil, iki insan.. Çocuklarının bir dil daha öğrenmesini isteyenler, ilköğretim müdürlüklerine müracaat etsinler” demiyorlar, ilanın devamında..
Tam aksine, yobazlıklarını ele veriyorlar..
Cehaleti ne kadar sevdiklerini ifşa ediyorlar..
Kinlerini şöyle kusuyorlar: “Yazması ve okunması son derece zor ve sorunlu olan ‘ARAP’ harflerinin ilkokul çağındaki çocuklara öğretilmesinin tek amacı vardır: ATATÜRK’e ve DEVRİMİ’ne karşı kuşaklar yetiştirmek!..”
Yaaa.. İşte böyle..
Yazması ve okunması son derece zormuş.
Onun için karşı çıkıyorlarmış..
Ama; esas sebep, Arapça öğrenerek, devrimlere karşı bir kuşak yetiştirilmek istenmesi imiş!
İlanı veren kim?
Kadın Araştırmaları Derneği..
Derneğin isminde bir sorun olmalı.
“Cehaleti Sevenler Derneği” daha yakışırdı, bu ilanı verenlere..
Her ne ise..
İlanın devamına bakalım..
Kinlerini kustuktan sonra, taleplerini de şöyle ifade ediyorlar: “Çocuklarımızı, dolayısıyla ülkenin geleceğini korumak için ‘ARAPÇA’ öğretimine karşı çıkmalıyız. Daha fazla gecikmeden!”
İşte kafa bu..
Daha doğrusu, “nato kafa, nato mermer” diyebileceğimiz taş kafa bu!
Arapça öğretiminin engellenmesi ile ülkenin geleceğini korumak arasında ne bağlantı olabilir ki?
***
MOLEKÜLER BEYİNLİ RUH HASTASI!…
Bizim ülkedeki bir kısım Kemalist kesim kadar moleküler beyinli bir güruh daha var mı dünyada acaba? Böyle çapsız, böyle basiretsiz, böyle ruh hastası…
Baksanıza, ilköğretim okullarında Arapça seçmeli ders olacak diye CHP’li Nur Sertergiller, “Okullar imam hatiplere dönüştürülüyor” diye feryadı basmış!
Yani şimdi edebiyat fakülteleri hilafeti mi getirdi? Çince öğrenenler Maocu mu oldu?
Fars dili ve edebiyatı okuyanlar İrancı mı? Almanca öğrenim görenler Hitler’in neo-nazileri mi? Fransızca okutuluyor diye Fransız sömürgesi mi olduk?
Batı klasikleri okutulan liselerimize çan kulesi mi diktik?
Yıllardır İngilizce gören okul öğrencileri istavroz mu çıkartıyor?
İlköğretimler katedrale mi dönüştü? Rusça okuyanlar Rus mu oldu? Ermenice öğrenenler Ermeni mi?
Hakikaten idrak yollarında kistik fobiler oluşmuş bu adamların! Şizofrenik korkulara kapılıyorlar, üstelik bu hastalıklı korkuyu kamuoyuna salmaya kalkışıyorlar yüzleri kızarmadan!
Melih Aşık köşesinde, “Gazetelerde türbanlı ilkokul öğrencilerinin resimleri yayımlandı.
Kur’an kurslarına başlama yaşı 3’e indirildi” diye bunalım takılıyor!
Sana ne milletin evladını hangi kursa göndermek istediğinden? Kur’an’a da gönderir, İncil’e de? Müslümansa camiye, Hıristiyansa kiliseye…
İstediği kursa gönderir herkes kendi evladını! Sen mi doğurdun ki çocuklar üzerinde söz hakkın olsun? Kimsin veya nesin?
Yakışıyor mu yaşına başına bakmadan, torunun yaşındaki çocukların tercihlerine dil uzatmak? Bu çağda, kendi yaşam anlayışını el kadar çocuklara dayatmak doğru mu? Bu mu çağdaşlıktan anladığınız? Çocukları kafanıza göre homojenize etmek mi?
Anlaşılan Melih Âşık bu yaşında bunu başaracağına inanmış! Yani bir tür ergen bunalımına kapılmış! “Çocuklar üzerinde ağır oyunlar oynanıyor…
Onların üzerinden gelecek neslin kimyası değiştiriliyor.
Farklı bir insan tipine gidiliyor… Örneğin… Türban ilkokula girdi…” diyor dehşete kapılarak!
Sanki okullara satanizm girmiş! Başörtülü çocuklar kedileri bıçaklıyor gibi…
Ha başta başörtüsü, ha elde kalaşnikof bunlara göre! Bu kadar korkunç başörtüsü, bu kadar tehlikeli!
Saçlar ağarıyor. Yaşlar ilerliyor. Ama görüldüğü gibi fikirsel erginlenmek için bunların hiçbiri belirleyici olamıyor.
15-25 yaş arasında görülen fanatizmler bizde yetmişliklerde bile gözlemlenebiliyor.
Zorla bir oyuncağın bile dayatılamadığı çocuklara, zorla vesayet onaylı zihniyet dayatılıyor.
Bireysel özgürlük değil, jakoben sistemler.
Doğduğumdan bugüne hep bununla korkutulduk ama Türkiye ne İran ne de Ortadoğu oldu!
Olan bize oldu!
Gençliğimize…
***
REYTİNG!…
Reytingler yüksek çıksın diye herkes birbirinden ahlaksızlık öğeleri yüksek olan konu ve sahneleri alıyor..
Bakıyor adam diziye bir Türk Edebiyatı klasiği..
Ne zaman reyting yapmış peki?
Dizideki kahraman, hem amcasının karısıyla hem de amcasının kızıyla beraber olduğu akşam..
Hemen en az onlar kadar izlenmek için kolları sıvayan dizi yapımcısı, bu defa kendi kahramanını, baldızıyla bir ilişkide hayal edip bunun dizisini çekiyor..
Bir başka dizi yapımcısı bunun reyting getirdiğini görünce bu defa geceliği 150 bin dolar olan tek gecelik ilişkiler yazıyor..
Bir başka dizinin yapımcısı bu fikrin reyting getirdiğini görüyor ancak rakamı fazla buluyor olacak ki, kendi kahramanına tek gecelik ilişki için 25 bin dolar uygun görüyor.
Bu reyting kandırmacası olmasaydı, tecavüzün, çocuk istismarının, ensest ilişkinin normalleştirildiği tv yapımlarını varlığını sürdürebilir miydi?
Hatırlasanıza. Yengesiyle yasak ilişki yaşayan adamın hikayesini..
İşin sonunda bazı insanlar (nasıl normalleştirdilerse artık) “Ay Adnan bey sevenleri ayırmasaydı” diye ağladılar..
Umarım artık Televizyonlardaki bu ahlaki çöküntü, yozlaşma, yerini düzeyli yayıncılığa bırakır.
***
TÜRKİYE BÖYLE BİR ÜLKE!…
Türkiye’de daha önce seks kaseti ortaya çıkanlar hiçbir şey olmamış gibi işlerine devam ettiler…
Seks kasetleri ortaya çıktığında “Artık sokağa çıkamaz, halkın yüzüne bakamaz” denilenler bırakın sokağa çıkmayı, her Allah’ın günü ekranlara çıkıp halka hitap etmeyi sürdürdüler…
Mesela ünlü televizyon yöneticisi seks kaseti ortaya çıktıktan sonra yine her Allah’ın günü ekrana çıkıp, halka hitap etmeyi sürdürmedi mi?
Yine mesela bir şarkıcı , seks kaseti ortaya çıkmasına rağmen Türk kadınlarına “örnek kadın” olarak ilan edilmedi mi?
Yahu askerdeki kocasını başka bir erkekle aldatan mankene bile “yılın eşi” ödülü verilmedi mi bu ülkede?
Türkiye böyle bir ülke.
***
BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ ?…
* Sivas olayları sırasında, dönemin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’nün;
“Kurşunla” ölenlerin bile “yanarak öldükleri” şeklinde “rapor” yazılması talimatı vermesinden sonra tutuklanan onlarca kişinin, “idamla yargılandığını” ve çoğunun, “18 yıldır hapiste” olduğunu! …
* Cezayir’in 1830’dan 1962’ye kadar 132 yıl Fransa’nın işgalinde kaldığını; Bu süre içinde birçok isyanların ve savaşların olduğunu; En şiddetli savaşın ise 1954-1962 arasında gerçekleştirilen büyük bağımsızlık savaşı olduğunu; Bu süre içinde Fransız işgalcilerin 1,5 (bir buçuk) milyon Cezayirliyi hunharca şehid ettiğini….
* 3 Ekim 2008’de Aktütün Karakolu bir grup PKK’lı tarafından basılıp da, 23 askerin yaralanıp, 15 askerin şehit düştüğü dakikalarda, karakol komutanının Antalya’da diğer paşa arkadaşı Bilgin Balanlı’yla golf oynadığını!…BİLİYORMUSUNUZ ?…
Eğer söylenecek sözünüz varsa ekleyin..
Eğer söylenecek sözünüz yoksa sözleri okuyun..
Okumaya da zamanım yok diyorsanız..
O zaman PAYLAŞ ın birileri mutlaka okur…
***********************************
Yasal Uyarı : Tüm hakları Haluk Cangökçe’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi izin alınmadan kullanılamaz.
Çeşitli Makale ve Yazılarım için:
http://www.turklider.org/TR/DesktopDefault.aspx?tabid=1583 da ” Haluk Cangökçe Gözüyle”