SÜPRİZLERİMİZİ BOZDULAR….
Biliyorsunuz hayat sürprizlerle daha güzeldir…
Teknoloji sürprizlerimizin de canına okudu, uzun zamandır doğal sürprizlerden mahrum yaşıyoruz…
“Doğal sürpriz” ne midir?..
Meselâ, eskiden havanın durumu bir “doğal sürpriz”di…
Uyandığımızda sabırsızlıkla perdeleri açar, havaya bakardık…
Güneş ayrı bir keyifti, yağmur ve kar apayrı bir keyif…
Eskinin lüks eşyalarından sayılan barometrenin üstünü tıklar, tahminini barometre ile doğrulardık..
“Barometre yükseldi, güneşli günler geliyor.”
Güneşli günlerin müjdelenmesi bile insanlarda tebessüm oluştururdu. Ama hava üstüne tartışmalar da başlardı…
Kişisel deneyimler seslendirilir, emareler (belirti) değerlendirilir, itirazlar edilir, muhabbet koyulaştıkça koyulaşırdı…
Anlayacağınız, eskiden ne zaman yağmur yağacak, ne zaman rüzgâr esecek, ne zaman kar gelecek, güneş açacak bilmezdik…
Deneyimlere dayalı tahminlerle havanın sırrını çözmeye çalışırdık…
Bu bile apayrı bir keyifti ve bazı denizcilerin tahminleri gerçekten de tutardı.
Gelelim “doğum sürprizi”ne…
Hayatın dokuz ay süren böyle bir sürprizi daha vardı…
Dünyaya gelene kadar kimse çocuğun cinsiyetini bilmezdi.
Çok itibar gören köy ebeleri deneyimlerini dayalı tahminler yürütürdü.”Gelin hanım güzelleşti, erkek doğuracak”, ya da “Gelin hanım çillendi, kız doğuracak.”
Tüm aile müthiş bir bekleyişe girer, her günü ayrı heyecan olan müthiş bir sürprize hazırlanırdı…
Teknoloji bu kabil sürprizlerimizin canına okudu…
Güneş, yağmur, kar, fırtına ve çocuğun cinsiyeti çoktan beri “sürpriz” olmaktan çıktı…
Bir hafta önceden havanın nasıl olacağı, hamilelikten birkaç ay sonra da çocuğun cinsiyeti bildiriliyor.
Heyecanlı bekleyişler çoktan sona erdi…
Hayat çoktan rutine (olağana) bindi…
Biz de siyaset konuşarak ve siyaset eksenli kavgalar üreterek vakit geçiriyoruz.
Alıntı : Yavuz Bahadıroğlu
***
DOĞALGAZ FACİASI !…
İkinci dünya savaşında Alman ordusu Rusya içlerinde hızla yıldırım gibi ilerliyordu. Ancak hesapta olmayan bir şey Almanları durdurdu.
O yıl kış ve soğuk çok şiddetliydi. Öyle ki, bazı yerlerde motorlu vasıtaların yakıtlarının bile donduğu rivayet ediliyordu.
İşte bu korkunç soğuklar, bu sert kış Almanya’nın talihini tersine döndürmüştü…
Yirmi küsur milyonluk İstanbul başta olmak üzere Türkiyenin büyük kısmı, dış ülkelerden pahalıya satın alınan doğalgaz ile ısınmaktadır.
Herhangi bir krizde, Allah vermesin bir savaşta dışarıdan doğalgaz gelmezse büyük sıkıntı çekeriz, felç oluruz.
Ülkemizin büyük miktarda parası, kanı iliği doğalgaza harcanmaktadır.
Yeni yapılan binalarda artık soba borusu için bacalar yoktur.
Doğalgaz kesilirse on milyonlarca vatandaş ne yapacaktır?
Bizde biraz kar yağar hayat felç olur…
Yağmur uzunca yağar seller olur…
Ortadoğu çok karışık, Kafkaslar karışık…
Büyük bir kriz olabilir…
Doğalgaz kesilebilir.
Bu kriz kışın çok soğuk günlerinde olursa milyonlarca vatandaş ne yapacaktır?
Büyük bir krizde doğalgaz kesilirse halk nasıl ısınacaktır?
İlgililerin bu konuda geleceğe dönük ciddî planları, programları, çare ve çözümleri var mıdır?
Kömüre, oduna dönmek mümkün değildir sanırım. Çünkü kaliteli kömürü de Sibirya’dan ithal ediyoruz.
Yirmi milyon insanı ısıtacak odun da bulunmaz.
Odun kömür bulunsa, yeni binalarda soba kuracak baca yok.
Baca olsa milyonlarca soba nasıl bulunacak?
Soba bulunsa milyonlarca bacadan fışkıran zehirli dumanları içinde halkın nefes alması mümkün olmayacak.
Ah doğalgaz ah doğalgaz…
Bir de şu rivayet var:
Bu yıl veya en geç 2013’te güneşte, 150 senede bir olan patlamalar olacak ve dünyamızdaki bütün elektrik sistemleri bundan etkilenecekmiş.
Elektrikler kesilecek, elektrikli cihazlar ve vasıtalar çalışmayacakmış.
Düşünebiliyor musunuz?… Bankalar, haberleşme ve iletişim, hastaneler, yüksek binalarda asansörler, doğal gaz sistemleri, her şey her şey…
Peki o zaman ne yapacağız?
Doğalgaz olsa bile onu yakmak için elektrik lazım…
***
ŞİZOFRENİK DÜŞÜNCELER…
*Az once Fransız bir turist Sultanahmet’e nasıl gidecegini sordu, ben de onu Sultangazi’ye yolladım. Fransa, bu daha baş mlangıç !
*Düğün videomuzu tersten oynattıkça sevinçten uçuyorum. yüzükler çıkıyor karım salondan çıkıp arabaya binip gözden kayboluyor. Süper!
*Birisi sizi üzüyorsa, mutlu ettiği başka birisi vardır, kesinlikle!
*Bakkalda 10 kuruş eksiğim çıktı cebimdeki sakızı uzattım, afalladı. Gün intikam günüdür bakkal amca!
*Cep telefonu yokken napıyoduk? : Ulen 78 yıl önce soyadın yoktu!
Ahmetgilin Göbük Emin diye dolanıyodun. Ne telefonu?
*Lazanya sanki ülke ismi olacakmış da son anda yemek ismi olmuş gibi…
*Bilgisayar önce masaüstüne , sonra dizüstüne , daha sonra cebimize girdi . Eğer böyle devam ederse gireceği yerin düşüncesi ürkütüyor beni.
*Rimel sürerken açılan ağzın gizemini henüz kimse çözemedi…
*Türk kızları mı Rus kızları mı? deseler hiç düşünmeden Türk kızları derim. Çünkü düşünürsem Rus kızları derim…
***
YENİ NESİL, KAMYON ARKASI YAZILARI…
-Beni bu saatten sonra hüsnü bile şenlendiremez…
-Paran varsa range rover, paran yoksa game over…
-Nefessiz kal, efes siz kalma…
-Eleştirme beni, beğendiysen takdir et. hoşuna gitmiyor muyum? takma kafana, s.kt.r et…
-Sağlam şöfor, kalmaz rampada; müslüm baba sığmaz i-pod’a…
-Sonunda şans bana güldü; ama poposuyla …
-Sen vodafone gibi anı yaşarken, ben turkcell gibi seni her yerde çekemem’…
-Ve tanrı kadını yarattı ama erkek allah yarattı demedi…
-Türk kızlarıyla Hint kızları birbirine çok benzer, ikisi de öküze tapar…
-Aşk, ilkokulda komedi; ortaokulda trajedi; lisede dram; imam hatipte haram…
-Sizin altınızda bez varken bizim altımızda bişey yoktu…
-Arabanın ön koltuğundaki çocuklar kazaya, arka koltuğundaki kazalar çocuğa sebep olur…
***
AKLIN YOLU!…
Feminizm kocayı buluncaya,
Komünizm parayı buluncaya,
Ateizm uçak sallanıncaya kadardır!
***
“DEVE”MİSİN “KUŞ”MUSUN” ?
Hani, “devekuşu”na demişler ya;
“Sen deve misin, kuş mu?
Deve isen, yük taşı!..
Kuş isen, uç da görelim!”
***
BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ?…
*Altı yıl önce Türkmenistan’dan 1.000 metrekübü 40 dolara doğalgaz almak üzere anlaşma yaparken, zamânın Başbakanı ve Enerji Bakanının bu anlaşmayı iptâl ettirip Moskova’yla, 1.000 metrekübü 160 dolara! anlaşdıklarını; Rusların aynı Türkmen gazını 40 dolara satın alıp, Nogay Bozkırı’ndan dolaştırarak Karadeniz altı bir boru hattıyla Türkiye’ye ilettiklerini…
*İlham Aliyev’in küçük çaplı milli bir diktatör olduğunu; Müslümanlıktan ve müslümanlardan çok rahatsız olduğunu;
Yeni Bakü’de ilaç için bir tek cami olmadığını; Türkiye’nin Türk şehitliğinde yaptırdığı caminin yıllardır kapalı olduğunu;
Azerbaycan ordusunu eğiten Türk subaylarını postalayıp, Azerbaycan ordusunu İsrail subaylarına emanet ettiğini…BİLİYORMUSUNUZ ?…
***
Eğer söylenecek sözünüz varsa ekleyin..
Eğer söylenecek sözünüz yoksa sözleri okuyun..
Okumaya da zamanım yok diyorsanız..
O zaman PAYLAŞ ın birileri mutlaka okur…
***
Çeşitli Makale ve Yazılarım için:
http://www.turklider.org/TR/DesktopDefault.aspx?tabid=1583 da ” Haluk Cangökçe Gözüyle”