Dijital dünya, belki “reel” sandığımız dünyadan daha gerçek alanları bize açıyor olabilir….
Ancak dijital dünyayla gelen “hayata” yabancılaşma, insana hatta kendine yabancılaşma tehlikesi de taşıyor…
Facebook, Twitter, Instagram ve benzeri “sanal mekânlar” çağımızın vebası oldu.
Bu tür yerler, çarpık beyinli ruh hastalarının ruh pisliklerini boca ettikleri birer çöp tenekesi haline geldi.
Bir çoğumuz, sabahları kalktığımızda ” tweet” atar olduk, gezerken “yer bildiriminde bulunur olduk, yediğimiz içtiğimiz nesneleri paylaşır olduk.
”Facebook” kültürü tepeden tırnağa hepimizi etkiledi..
Tamam “facebook”unuz olsun, twitterde paylaşım yapın ama evinize gazete girsin, eliniz kağıda temas etsin, evet paylaşımlarınız olsun ama bir parça da özeliniz, mahreminiz olsun…
Haydi kapat ekranınızı ve akıllı telefonunuzu.,
Gazete, dergi, kitap okuyun, müzik dinleyin..
Ya da çıkın dışarı, baharın bu son günlerinde yürüyüş yapın…
Gerçek hayatta bir tek iletişim bile size farklı gösterecektir hayatı..
O cihazın başında vaktini harcamadığın için ne kadar minnettar olduğunu fark ettiğinde, sevdiğinin elini tuttuğunda, onu sevdiğini söylediğinde ve alnını öptüğünde.
Ama bunların hiç biri yaşanmadı.
Çünkü sen ekranının başında iken, ya da telefonuna bakarken çok meşguldün, kaçırdığın fırsatı göremedin…
Haydi, Facebook’dan gelen kes yapıştır paylaşımları izlemeyi bırak, hayatı sanal olmayan bir şekilde yaşa..