HAYAT…
Şerefle bitirilmesi gereken en asil görev hayattır.
Bir lokma ekmek için şerefini çiğnetmeye;
Bir anlık eğlence için servetini tüketmeye;
Bir zamanlık mevkii için el ayak öpmeye;
İnsanları ezip geçmeye;
Günlük menfaatler için, onurunu terk etmeye;
Bir kısım insanlara kızıp, tüm insanlara düşman olmaya değmez bu hayat…
HAYATIN TARİFİ…
Sormuşlar bir bilgine: HAYAT ne? Diye;
Demiş bilgin; iki yönlü bir yol, devam eder bilinmeze.
Sen görmemezlikten gelsen de vardır bir yoldaş her köşesinde.
Bazen çıkarsın zorlukla dar bir yokuştan,
Bazen de aşarsın dertleri, sanki uçuyormuş gibi inerek buradan…
Peki, SEVGİ nedir? Demiş biri;
Kalbine sığmayacak kadar geniş,
Dedikodusunu yapamayacağın kadar temiz,
kokusunu alamayacağın kadar uzak,
hayal edemeyeceğin kadar yakın…
Ya KORKU nedir? Diye atılmış diğeri
Bir yağmur damlasındaki barut kokusu.
Belki de saklanılan bir hayal yontusu,
ya bir miniğin haykırırışı,
ya da yüreği yaralı bir kuşun feryadı….
Peki ya UMUT nerededir? Diye atılmış bir umut avcısı.
Bilinmezde değildir bilirim, demiş yerini kaygılı ve tasalı.
Aradın boşuna heryeri ama unuttun en kolay yeri besbelli
Bunu derken işaret etti insanın en derinden yaralanan yerini…
Peki DOST kimdir? Diye sormuş biri.
Demiş; paylaştın mı sevgini, korkunu, ümidini ve yenilgini,
Verdin mi desteğini, sordun mu halini,
Yolladın mı yüreğini, ağladın mı onun gibi.
Hissettin mi DOSTLUĞU? Demiş diğeri.
Bilgin demiş:
Karşılığı olmadan verilir mi hiç yürekteki sevgi?
Dostluk dediğin; tek bir ruhun, iki ayrı bedende dirilmesi…