“ATATÜRK’Ü KULLANMAK”….
Bazıları, öğrencilik yıllarında kendilerine Tarih diye anlatılan masalları gerçek sanıp, şimdi doğruları söyleyenlere düşman gözü ile bakıyorlar.
Kendi fikirlerini doğru kabul edip, karşı görüşte ki insanların fikirlerini çürütme adına, verebilecekleri hiç bir bilgi birikimi olmayanlar genelde Atatürk kültünü kullanıyorlar…
Ancak bilmiyorlar ki böyle yapmakla en çok Atatürk’e zarar veriyorlar..
Dini değerlere hakaret et, ardından bir Atatürk fotoğrafı ve onun bir sözünü paylaş!..
Osmanlıya ve ecdadımıza ağıza alınmayacak en galiz küfürleri et, yanına bir Atatürk fotoğrafı ve onun bir sözünü paylaş!…
Tayyip Erdoğan’a küfret saldır, yanına bir Atatürk fotoğrafı ve onun bir sözünü paylaş!..
Ama güneş balçıkla sıvanmıyor, gerçekler yalanlarla gizlenemiyor..
Bu sabah kütüphanemi karıştırırken, yıllar önce okuduğum bir makale geçti elime..
Başlıkta “Latife Hanım’ın bilinmeyenleri keşke bilinmeseydi!” başlığını taşıyordu..
Pegasus Yayınları’ndan çıkan ‘Latife Hanım’ın Kâğıtları’ isimli derleme çalışma,
o günlerde çok konuşulmuştu..
Şimdi sizlerle o kitaptan alınmış bir kaç soru ve cevabı sizlerle paylaşayım…
Okuduğunuz da kafanızda ki bir çok soruya cavap bulacaksınız..
*Atatürk’ün Latife Hanım’a hediye ettiği Kur’an-ı Kerim nerede? Latife Hanım Çankaya’da neden başını örttü? …
*Latife Hanım’la Atatürk’ün boşanmasının perde arkasında İstiklal Mahkemeleri’nde bu ülkenin öz evlatlarını idam etmekten çekinmeyen Kılıç Ali mi var ?
*Yakacak kömür ihtiyacı neden karşılanmadı? …
Latife Hanım’ın cenazesine devlet erkanı neden katılmadı?
Cevapları Fatih Bayhan “Latife Hanım’ın Kağıtları” isim kitabında açıklıyor.
Tadımlık söyleşi için buyrun…
***
“LATİFE HANIMIN BİLİNMEYENLERİ KEŞKE BİLİNMESEYDİ”
Soru: Latife Hanım herkesin konuştuğu merak ettiği gizemli bir kadın. Öncelikle şunu merak ediyorum. Latife Hanım’ı yazmak cesaret isteyen bir uğraş bu sorumluluktan ürktüğünüz oldu mu?
Fatih Bayhan:Tabii… Latife Hanım konusu korkulacak bir konu değil ama sorumluluğu yüksek bir konu. Ona da katılıyorum… Bu kitabı yazarken zorlandığım çok nokta oldu. Çünkü sorumluluğu yüksek bir meseleyi kaleme alıyorsunuz herkesin gözü bu konu da. Ve yapabileceğiniz en küçük hata bile tartışmalara neden olabilecek bir konu o yüzden çok titizlikle çalıştım.
Taraf almadım bir defa… Yani ailenin tarafı veya diğer taraf. Böyle bir kaygım yok. Ben olanı vermeye fotoğrafı vermeye çalıştım. Kitabı okuyanların görüşlerinden de bu konuda başarılı olduğuma artık inanıyorum…
Soru: Peki kitap çıktıktan sonra ailenin tepkisi nasıl oldu ne düşündüler kitapla ilgili olarak?
Fatih Bayhan: Kitapla ilgili çalışmadan dolayı teşekkür ettiler sağ olsunlar. Sayın Mehmet Sadık Öke Bey bize ulaştı… (Latife Hanım’ın yeğeni) Ben yayından önce hiç görüşmedim kendileriyle çünkü aile zaten konuşmuyordu.
Hiç bir yere röportaj vermiyordu. Latife Hanım da hiç konuşmamış. Daha önce yapılan mülakatlar vardı. Onların tümü zaten bu çalışmada benim başvuru kaynağım olarak masamda duruyordu.
Soru: Sizin sayenizde suskunluklarını bozmuş oldular sanırım… Geçende bir televizyon programına katıldılar…
Fatih Bayhan: Biraz öyle oldu. Yani inanın bu ailenin ilk katıldığı bir canlı yayındı. Ben de çok şaşırdım yani işin doğrusu hiç beklemiyordum. (Haber7’de yayınlanan “Açık Şehir” programı)
Soru: Latife Hanım ve Atatürk ilişkisinde en kilit diyebileceğimiz noktaları nasıl sıralarsınız? Başlıklar halinde?
Fatih Bayhan:: Bu evlilikte aşk var mıydı diye girmek lazım… Bu evliliğin en kilit noktası aşk olup olmadığı… Çünkü çok tartışmalı… Latife Hanım mı çok seviyor? Atatürk mü çok seviyor? İkisi mi seviyor?
Soru: Ya da Babası, Latife Hanım’ın Muammer Bey çok önemli bir tüccar ve o ilişkiyi çok destekliyor. Bu da evlilik sebebi olabilir mi?
Fatih Bayhan: Aslında önce desteklemiyor… Kararı Latife Hanım’a bırakıyorlar. Bakın çok demokratik ve entelektüel bir aile. Gerçekten bugün bile aile fertleriyle görüştüğünüz zaman o asalet onların ifadelerine, kültürlerine, giyimlerine yansımış durumda…
O dönemde de bile bu asalet var. Varlıklı, kültürlü bir aile… Evde Latife Hanım’ın 8-9 yabancı dil bildiğini düşünün. Fransız Edebiyatını, İngiliz Edebiyatını, Rus Edebiyatını… Mesela Atatürk’le ayrıldıktan sonra, Rusça öğrenmeye ve Rus Edebiyatına başladı. Bu evde yetişen çocukların tümü entelektüel değeri çok yüksek çocuklar.
Soru: Tam anlamıyla netleştirmek için soruyorum. Bu ilişki nerede ve nasıl başladı?
Fatih Bayhan: Bu ilişki İzmir’de başlıyor. Atatürk 10 Eylül’de İzmir’e Vali Konağına geliyor. Büyük mahşeri bir gün herkesin gözlerinde ışıltı var. Türk bayrağı dalgalanıyor ve göklere çekilmiş. Halk merak ve bekleyiş içerisinde. Ama en önemli hadise Atatürk’ün nerede konaklayacağı. Salih Bozok bir gün önceden gelmiş.
Atatürk’ün konaklaması için Vali Bey ile birlikte bir yer hazırlıyorlar. Atatürk orada bir gün kalıyor. Fakat şehrin gürültüsü yanlarından akan denizin kokusu çok rahatsız ediyor. Bunun üzerine başka bir yere bakın diyor. Salih Bozok arayıştayken Latife Hanım çok gariptir. Atatürk’ün kaldığı yere girmek istiyor. Atatürk’ü davet etmek istiyor. Bir türlü içeri almıyorlar bunun üzerine o kapıdaki erlerin bir anlık dalgınlığından faydalanıp Atatürk’ün odasına giriyor. Atatürk şaşırıyor karşısında genç bir kız çarşafıyla “Paşam!” diyor elini öpüyor. “Ben Uşakizadeler’in kızı Latife sizi konağımızda misafir etmek şerefini bizden esirgemeyin. Şehir sizi rahatsız edebilir. Bizim konağımız daha rahat” diyor ve Atatürk’ü davet ediyor.
İzmir işgal edildiğinde Latife Hanım ailesiyle birlikte Paris’e gitmişti. Latife Hanım Türkiye’deki gelişmeleri gazete okuyarak takip ediyordu. Gazetede Mustafa Kemal Atatürk’ün resmini görüyor. İşte Türkiye’den haberler meclis kurulmuş yeni bir parlamento var. Latife Hanım o resmi kesiyor ve boynunda ki kalpli madalyonun içine koyuyor.
Soru: Buradan şunu anlayabilir miyiz? Latife Hanım henüz Atatürk’le karşılaşmadan ondan hoşlanıyordu.
Fatih Bayhan: Hoşlanıyor ve ilgisini çekiyor. Paşa önde gidiyor zaten Atatürk adı yavaş yavaş duyuluyor. Tüm genç kızlar ona hayran o dönemde. Onu da Halide Edip’in hatıralarında öğreniyoruz. Çünkü Latife Hanım, Atatürk’ün odasına girince böyle apar topar kolyeyi de gösteriyor.”Paşam biz sizi seviyoruz” diyor. Atatürk Halide Edip’le aralarında geçen bir konuşmada kahkaha atarak “Halide kızın boynunda bir kolye vardı ve o kolyenin içinde resmimi saklamıştı” diyor.
Bundan çok etkilenmiş. Atatürk bu davet teklifini alıyor ve ertesi gün Salih Bozok ile birlikte konağa gidiyorlar. Konağı beğeniyorlar fakat kalmak istemiyorlar. Çünkü birkaç rivayet var ama en önemlisi bana göre Latife Hanım genç bir kız. Yanında sadece ninesi var ve birde bakıcıları var 3 kişiler. Genç bir kızın oluğu bir konakta kalmayı doğru bulmuyor.
Soru : O zaman şunu anlıyoruz. Latife Hanım önceden hoşlanıyordu ama Atatürk bu gelişen süreçte Latife Hanım’la ilgilenmeye başladı.
Fatih Bayhan: Bu gelişen süreçte hoşlanma var sevme var ama Atatürk’te aşk yok. Mantığa önem veriyor Atatürk. Atatürk’ün kafasında örnek bir kadın modeli var ve Latife Hanım da bu modele çok uyuyor. Öncelikle entelektüel bir kadın…
1922’nin 10 Eylül’ünde tanışıyorlar. Latife Hanım Atatürk’ü konakta 3 hafta ağırlıyor her sabah İzmir’e o dönemde gelen Yunan, Fransız gazetelerini alıyor sabahın erkenin de. Türkçeye çeviriyor. Bölümüyle ilgili yorumunu yapıyor ve her gün Atatürk’e kahvesini götürünce başına oturuyor “Paşam bugünün basın özetleri bu ” diyor. Bir nevi basın danışmanlığı yapıyor.
Atatürk bundan etkileniyor tabi. Mesela İngiliz gemileri limanından ayrılmamışlar nota gönderecek İngilizce bir nota yazılması lazım yazıp getirin diyor. Atatürk okuyor yırtıyor okuyor yırtıyor. Latife Hanım’a sen yaz diyor ve onun yazdığı metni gönderiyor.
Soru: Latife Hanım’la ilgili olarak son zamanlarda akıllara gelen başka bir konu var. Atatürk ile Latife Hanım’ın evliliği dışarıdan mı planlandı?
Fatih Bayhan: Evet, planlandığı şeklindeki iddialar var. Fakat böyle bir şey yok… Bu kitabı hazırlarken de sık sık beni taraf olmaya iten olaylar oldu ama ısrarla kaçındım. Çünkü bir gazeteci taraf olmamalı. Haber yazarken de kitap yazarken de. Taraf olduğunuz zaman o haberi işleyemezsiniz kırpma ihtiyacı duyarsınız.
Taraf olduğunuz zaman sansür girer. Latife Hanım ile evliliğinin dışarıdan planlanmış olduğunu söyleyenler bunu daha çok Atatürk’e yaranmak adına yapıyorlar. Bir de çok büyük bir tehlikedir Latife Hanım’a gerçekten büyük bir haksızlıktır. Bakın aile sandukayı neden açmıyor? Aile çok büyük bir şeyi gördü. Benimsediği şey şu; Latife Hanım’ın Atatürk’e yazdığı notlarda günlüklerde Atatürk ile ilgili değil ama insanlarla ilgili çok özel bilgiler var.
Mesela Nuri Conker… Atatürk Latife Hanım’dan ayrılmış iki sefer kalp krizi geçirmiş. Atatürk ile ilgilemek yerine “Paşam boş verin kadehlerimizi kaldıralım “diyor. Bu tip isimlerle ilgili çok özel bilgiler var. Bu isimlerin çocukları torunları aileleri hala yaşıyor. Bir takım sıkıntılar olabilir düşüncesiyle kendileri birçok şey olabilir düşüncesiyle bu sandukayı saklıyorlar. Saklı kalmasında birde Latife Hanım ile Atatürk’ün birbirlerine verdikleri asker sözü var.
Soru: Atatürk Latife Hanım’dan ilişkileriyle ilgili hiç bir şeyin konuşulmamasını istediğini bunun içinde ona asker sözü vermesini istediğini söylüyor öle değil mi?
Fatih Bayhan: Latife Hanım da kendisinden istiyor .”Peki Paşam asker sözü. Aynı hassasiyeti sizden de beklerim” diyor. Atatürk de “Peki Latife” diyor. Ve karşılıklı anlaşıyorlar. 1 yıl sonra Atatürk röportaj veriyor. Orada niye ayrıldıklarını anlatıyor.
Soru: Yani aynı hassasiyeti göstermiyor… Peki, evlilikleri sürecinde neler yaşandı ve bitmesine sebep olan etkenler nelerdi?
Fatih Bayhan: Evlilik sürecinde Latife Hanım’ın yüklendiği bir misyon var. Atatürk kafasında Türk kadınına bir rol buluyor ve Latife Hanım da bu role çok uygun. Onunla evlenme fikriyle İzmir’den ayrılıyor. Ankara’ya gidiyor. Daha sonra Salih Bozok ‘a “Benim ağzımdan Latife Hanım’ı hoş tutacak mektuplar yaz ” diyor. Hatta Latife Hanım Atatürk İzmir’den ayrılırken “Paşam beni de Ankara’ya alır mısın? Size yakın olayım tercümanlığınızı yaparım” diyor. Paşa da “Hiçbir yere ayrılma benden haber bekle ” diyor. Bu söze Latife Hanım çok bağlanıyor.
Hatta aileden gelen bazı rivayetlere göre Atatürk’ün Latife Hanım’a İzmir’de kaldığı 3 hafta boyunca 3 defa evlenme teklifi ettiği söyleniyor. Ve daha sonra Atatürk Ankara’da Latife Hanım’ı çok beğeniyor. Dönüşte etrafındakilere Latife Hanım’dan bahsediyor.”Latife Hanım’ı nasıl buldunuz diye tek tek soruyor. Çankaya’da Atatürk Latife Hanımdan hoşlanıyor deniliyor. Bunun üzerine öteden beri mürüvvetini göreyim diyen annesi “Sayın Paşam! Makbule evlendi seninde mürüvvetini göreyim” diyor. Rahatsızlanınca ısrarla İzmir’e gidip kızı görmek istiyor. Bu maksatla İzmir’e geliyor. Latife Hanım ile karşılaşıyor. 20- 25 gün ağırlıyor Zübeyde Hanım’ı.
Soru: Zübeyde Hanım, Latife Hanım’dan hoşlanmıyor sanırım.
Fatih Bayhan: Zübeyde Hanım mesela Fikriye Hanım’ında Atatürk’e karşı hisleri olduğu farkında hatta onu evden uzak tutmaya çalışıyor. Yani Zübeyde Hanım Atatürk’ün hayatında çok belirleyici. Tam bir Osmanlı kadını. Zaten Fikriye Hanım’a onay verseydi Atatürk belki de Fikriye Hanımla evlenecekti. Ama Fikriye Hanım’a onay vermedi. Zübeyde Hanım “Olmaz bu iş Salih Paşa’ya bildir ” diyor. Tabi birkaç gün sonra vefat ediyor.
Salih Bozok Atatürk’ün Latife Hanım ile evlenmesini istiyor. Ve Atatürk’e “Zübeyde Hanım Latife Hanım’ı beğenmiştir” diyor. Tabi burada aileden aldığım çok özel bir bilgi var. Zübeyde Hanım vefat etmeden önce Latife Hanım’dan bir söz istiyor.”Bana Atatürk’ün sağlığıyla ilgileneceğine dair söz ver” diyor. Yani Latife Hanım’ın Mustafa Kemal’in içkisine yaptığı müdahaleler annesine verdiği sözden kaynaklanıyor.
Soru: Bu yüzden de çok tartışıyorlar zaten tartışmaların ilk başlama nedeni de içki değil mi?
Fatih Bayhan: Tabi içki çok etkiliyor. 29 Ocak 1923 de evleniyorlar. 3- 4 gün sonra özel trenle Edremit ve Balıkesir’e gidiyorlar. Yolda hatıralarını anlatıyor Latife Hanım. Odada tek kalıyor. Atatürk arkadaşlarıyla poker oynuyor. O zamanlar evliliklerine fazla ses çıkarmıyor. Zaten oldukça genç 24 yaşında biri. Evlendiklerinde Atatürk 41 yaşında. Bir süre sonra sağlığı bozulunca Atatürk kalp krizi geçiriyor. Doktorlar içki ve sigarayı azaltmasını hatta hiç kullanmaması gerektiğini söylüyorlar.
Latife Hanım, Atatürk’ü alıp İzmir’e getiriyor. Onunla çok yakından ilgileniyor ve sağlığı düzeliyor. Bazı yerlerde Atatürk Latife Hanım’dan ayrılmasaydı daha uzun ömürlü olurdu bile deniliyor.
Soru: Atatürk ve Latife Hanım balayına çıktıklarında belki de ilk tartışmalarını yaşıyorlar. Latife Hanım makam aracının soluna oturuyor. Paşa da bu işe çok bozuluyor. Öyle değil mi?
Fatih Bayhan: Adana gezisinde oluyor bu. Latife Hanım özgüveni çok yüksek bir hanımefendi. Fotoğraflara dikkatli bakarsanız Paşa’nın yanında ayak ayaküstüne atan bir hanım. Bazen erkeklerin içerisinde onun koluna giriyor. Bu tavrı eleştiri konusu da oluyor. Kadının ne işi var diyorlar.1923 -1924 yıllarının toplumunu düşünürseniz o zamana kadar hiçbir sultan trene binip Anadolu’ya açılmamış. Atatürk bu konuda da bir ilki gerçekleştiriyor. Seyahatlere hanımıyla birlikte çıkıyor. Latife Hanım’dan ayrıldıktan sonra onun boşluğunu Afet İnan, Sabiha Gökçen doldurmuştu. Mutlaka bir hanım vardı. Burada Ata’nın çok farklı niyetleri var.
Gittiği vilayetlerde organizasyonlara kadınlarda katılsın istiyor o yüzden kendide mutlaka bir eşiyle katılıyor. Kadın erkek ayrımı ile ilgili kafasındaki o değişiklik oturtmaya başlamış oluyor. Adana gezisinde giderken yolda Latife Hanım çok kızgın. Çünkü yine odada tek kalmış. Ata öbür vagonda arkadaşlarıyla poker oynuyor. Adana’ya indiklerine makam aracının soluna oturtuyor. Gezileri yapıyorlar.
Latife Hanım küplere binmiş vaziyette. Atatürk’e milletin yanında bir şey diyemiyor. Çünkü birkaç yerde mesela Konya durağında Kemal! diye sesleniyor. Atatürk çok rahatsız oluyor. “Bana milletin yanında ismimle hitap etme” diyor. Türk toplumunda biliyorsunuz hanımlar eşlerine isimleriyle hitap etmezler. O akşam Adana’da Suphi Paşa Konağı’nda çok ciddi bir tartışma yaşanıyor.
Soru: Tartışmalarından bahsettik, Latife Hanım’ın inatçı bir kadın olduğundan bahsettik, içkiyi söyledik. Tüm bunların dışında başka bir söylenti daha var. Latife Hanım’ın Paşa’yı kaldıramadığı, nasıl birisiyle evlendiğinin farkında olmadığı… Ben buna inanmak istemiyorum. Bu kadar kültürlü ve entelektüel bir kadın nerde nasıl davranacağını da biliyordur herhalde öyle değil mi?
Fatih Bayhan: Tabi bu toplumda yaygın bir eleştiri bir kanaat ama Latife Hanım’ı yakından tanıyınca bu eleştirinin aksi olduğunu görüyorsunuz. Latife Hanım, kiminle evli olduğunun farkında. Ama 1952’de kendisiyle yapılan bir mülakatta “Çocukluk ettim biraz şımartmayı bilebilseydim” sözleriyle pişmanlığını da belirtiyor. Çok zeki bir kadın latife hanım…
Soru: Boşanmadan hemen önce sorulan bir soruya şöyle bir cevap veriyor “Kocam bensiz yaşamaya ikna edildi.” Bu aslında çok büyük bir açıklama… Birçok şeyi akla getirebilecek bir ifade…
Fatih Bayhan: Bu mülakatı İzmir’de New York Times gazetesine veriyor. Kocam bensiz yaşamaya ikna edildi diyor. Yani yaşanan hadiselerden sonra Atatürk’e Latife Hanım ile yapamayacağı telkinleri yapılıyor. Yakın çevreden bu konuda Kılıç Ali çok suçlanır. Kılıç Ali’nin bu evliliği bitiren insan olduğu söylenir.
Soru: Latife Hanım ayrıldıktan sonra neden hiç konuşmadı? Bu da bir sürü dedikoduya sebep oldu. Mektuplar en azından bunlara bir son vermek için de olsa açılamaz mı?
Fatih Bayhan: Tabii… Ailenin yetkisinde bir konu bu… Aile bu konuda çok titiz davranıyor. Ve böyle davranarak birçok şeyi göğüslemiş oluyor.
Soru: Açılma süresi dolmasına rağmen ailenin açmak istemediği sandukada neler var?
Fatih Bayhan: Sandukada Latife Hanımın tuttuğu günlükler var. 5 cilt civarında. Çok içli bir kadın… Yaşadığı mutlulukları, acıları kâğıtlara döken bir kadın…
Zaten kitabın adını da “Latife Hanımın Kâğıtları” koydum. Yazdığı tüm mektuplar var… Mektup konusu Latife Hanım için çok enteresan bir konu. Kader çizgisinde… Mesela, Yunan İşgalinde İzmir’e geliyor. Valiye “Valim ben inandım Mustafa Kemal ve ordusu İzmir’e gelecek “ diye bir mektup yazıyor. Bu mektup valiye ulaşacağına Yunanlı komutanların eline geçiyor. Bu sefer Latife Hanımı ablukaya alıyorlar.
Mektup konusu gençliğinden bu yana Latife Hanımda hep kaderini belirleyici bir etki yaratmış. Mesela, Atatürk ile sokakta kavga ediyorlar. Ertesi gün Atatürk Latife Hanım’ı Ankara’ya gönderiyor. Kayseri’ye varmadan önce Latife Hanım yolda bir mektup kaleme alıyor. Çok içli, yaşanan tartışmalardan dolayı özür dileyen bir mektup… Bu mektubu Kayseri’de Garnizon komutanına veriyor; ”Bunu paşaya ulaştırın” diyor. Paşa Kayseri’ye gelmeden önce mektup eline ulaşıyor. Mektubu okuyunca duygulanıyor. O keskin Mustafa Kemal gidiyor yerine yumuşamış Mustafa Kemal geliyor. Bu mektup sayesinde yeniden birleşiyorlar. Yani mektupla Latife Hanımın kesiştiği birçok nokta oluyor.
Soru: Ben başka bir soruya geleceğim. Fikriye Hanım, Atatürk’ün kadınları arasında en çok merak edilen isimlerden biri. Onunla ilgili de çok fazla şey bilmiyoruz. Ama çok üzücü bir söylenti var. Meseleyi aydınlatmak adına soruyorum. Fikriye Hanım’ın ölümünde Latife Hanım’ın etkisi oldu mu?
Fatih Bayhan: Tabii… Latife Hanım köşkün yeni hanımefendisi olarak Ankara’ya geliyor. Fikriye Hanım, Almanya Münih’te verem tedavisi görüyor. Ve Atatürk’ün evlendiğini İsmet Paşa’nın telgrafıyla öğreniyor. Çok içerliyor çünkü bazı rivayetlere göre Mustafa Kemal Fikriye Hanımla gizli bir evlilik yapıyor. Şahitleri var bu evliliğin fakat annesinin rızası olmadan bunun duyulmasını istemiyor. Mustafa Kemal’in yaptığı bu evlilik gizli kalıyor.
Soru: Yani Fikriye Hanımla evlendi mi?
Fatih Bayhan: Evlendiklerine dair belgeler var, bilgiler var. Fikriye Hanım’ın akrabalarıyla görüşmelerimiz oldu. Yapılan mülakatlarda da ortaya çıkıyor. Tabii, Fikriye Hanım’la ayrılıkta veremin çok etkisi var. Atatürk’ün doktoru “Aynı bardaktan bile içmemeniz gerekiyor Paşam” diyor.
Fikriye Hanım Almanya’ya tedavi için istemeyerekte olsa gönderiliyor. Evliliği duyunca Münih’ten kaçıyor. İstanbul’a geliyor. İstanbul valisine geldiğini bildirince, Vali Bey hemen acele bir telgrafla Mustafa Kemal’e bilgi veriyor.”Paşam Fikriye Hanım Ankara’ya gelmek istiyor” diyor. Paşa bunun üzerine cevap olarak telgraf yolluyor. “Ankara’ya gelmesine engel olunuz” diyor.Tabi Fikriye Hanım’a zabıt tutuluyor gitmesin diye.
Soru: Latife Hanım’ın bu olaydan haberi oluyor mu?
Fatih Bayhan: : Latife Hanım’ın bu olaydan haberi yok. Bunlar hep gizli telgraflar. Elimde var hepsi. Fakat Fikriye Hanım evinde misafir kaldığı bir ailenin kızının kimliği ile trene bilet alıyor ve Ankara’ya geliyor. Aslında Latife Hanım Fikriye’nin durumuna çok üzülüyor.
Soru: Çünkü Latife Hanım da az çok aynı şeyleri yaşamış ve Atatürk’e âşık olmuş bir kadın Fikriye Hanım gibi…
Fatih Bayhan: : Evet, bir kadın olarak onun yaşadıklarına üzülüyor. Aslında tepkisi de biraz ondan. Onun ölme ya da öldürülmesi hadisesinde doğrudan veya dolaylı olarak etkisi olmayan birisi.
Soru: Atatürk’le Latife Hanım boşandıklarında basın bu konuya hiçbir şekilde yer vermedi. Sizce basın, Atatürk tarafından mı susturuldu?
Fatih Bayhan: : Atatürk’ün buna müdahale ettiğini sanmıyorum ama sanırım basın biraz bu haberleri işlemek istememiş. Mesela evlendiklerinde çok güzel haber yapan Vakit gazetesi var. Mesela şu olayı basın çok fazla işliyor.
Evlendikten 1 ay sonra Atatürk büyük nutkunu hazırlığında Latife Hanım’ın çok büyük bir katkısı oluyor. Latife Hanım çalışma bittiğinde; “Paşam bu nutku mecliste dinlemek isterim” diyor. Bunun üzerine Paşa ”Latife bana çok güzel bir şey hatırlattın. Zaten bunu yapacaktım. Yarın sende meclise geleceksin. Ancak bunu hiç kimseye söyleme” diyor. Bir kadın ilk defa devletin idare edildiği bir mekâna gelecek. Bugüne kadar öyle bir şey olmamıştı. Atatürk ertesi gün sabah erkenden meclise gidiyor.
Bir kadını meclise getirme eleştirilerini göğüslemek için Bursa eski müftülerinden Servet Efendi Bursa milletvekili onun davetiyle daha diplomatik bölüme Latife Hanım’ı davet ediyor. Böylece eleştirileri yok etmiş oluyor. Servet Efendi davet etti havası esiyor. Tabii, Latife Hanım meclise girince herkes şok oluyor şaşırıyor.
Bütün yerli yabancı basın orada. Ertesi gün ki Vakit gazetesi de bunu manşet yapmıştır. Latife Hanım ile Atatürk’ün meclisin kapısında verdikleri poz.
(Elindeki fotoğrafı gösteriyor.)
Soru: Şimdi başka bir fotoğrafa geçeceğiz. Latife Hanım’ın özel çektirdiği bir fotoğraf var sizinde kitabınıza kapak olan fotoğraf. Bu fotoğraf evlenmeden önce çekiliyor. Evlendikten sonra Latife Hanım kapanıyor. Boşandığında ise tekrar açılıyor.
Fatih Bayhan: : Evet
Soru: Başörtüsü meselesi her çıktığında tekrar tekrar Latife Hanım’ın başörtüsünü tartışıyoruz. Bir de sizden dinleyelim. Latife Hanım açıktı neden kapandı? Yoksa kapanmasını Atatürk mü istedi?
Fatih Bayhan: : Latife Hanım çok entelektüel bir kadın. Toplumun değerlerini biliyor. Bakın Paris’te okurken başı açık bir hanımefendi. Aile de kendi içerisinde evin, köşkün içerisinde başı açık bir aile ama sokağa çıkarken daha farklılar.
O dönemde de bu dönemlerde olduğu gibi büyük şehirlerdeki dini sosyal yaşamla şehir ve köylerdeki sosyal ve dini yaşam çok farklı. Mesela, bugün Erzurum’un köylerine ve merkezine gidin sosyal yaşam daha farklı ama Ankara’ya geldiğinizde daha farklı. O dönemlerde de öyle. Büyük şehirlerde yaşayan hanımlar sosyal hayatta köyde yaşayan hanımlardan biraz daha öndeler. Sosyal hayata katılıyorlar. Latife Hanım ninesiyle İzmir’e Yunan işgali sırasında geldiğinde kapalıydı.
Ama köşke çıktığında köşkün hanımefendisi olduğunda hiç açık poz vermemiştir. Kapanmayı kendisi istiyor toplumun değerleriyle çatışmamak adına, Atatürk’e laf getirtmemek adına yapıyor bunu.
Soru: Atatürk’ün Latife Hanım’a verdiği bir hediye var. Çok anlamlı bir hediye… Nikâhta veriyor sanırım. Değil mi?
Fatih Bayhan: : Nikâhları kıyılıyor İzmir’de. Tabi orda çok hoş bir anı yaşanıyor. Biliyorsunuz nikâh sırasında mehir veriliyor. Atatürk’e Şeyh-ül İslam Efendi “Paşam mehir olarak ne vereceksiniz” diyor. Atatürk 10 dirhen gümüş veriyor.
10 dirhen gümüş o zamanlarda fakirlerin nikâhlarında kullanılan bir rakam çok düşük bir rakam. Kazım Karabekir şaşırıyor ”Paşam ucuza kapattınız“ diyor. Orada savaş sırasında sürekli kendi boynunda bulunan küçük bir Kuran-ı Kerim’i var. Onu çıkarıp Latife Hanıma düğün hediyesi olarak veriyor. Onun boynuna takıyor. Bir şey öğrendim ve çok üzüldüm. Aile mensuplarıyla birlikteydik. 2004 yılında bir hırsızlık yaşanıyor İzmir’de. Atatürk’ün Latife Hanım’a hediye ettiği Kuran-ı Kerim çalınıyor. Enteresandır sadece onu çalıyorlar.
Soru: Kitapta başka aşklarda var. Bu ilişki ile ilgisi olduğu düşünülen ilişkiler var. Atatürk bizzat Vahdettin paşanın kızı Sabiha Sultana evlilik teklifi ediyor. Bu teklifi ve o süreçte yaşananları anlatır mısınız bize?
Fatih Bayhan: : Atatürk’ün hayatında evlilik teklif ettiği birkaç kişi olmuş. Gençlik yıllarında Hatice Hanım çocukluk yıllarında bir komşu kızı…
Soru: Hatice Hanım meselesine de gelelim. Ama önce Sabiha Sultan. Çünkü Vahdettin tartışılan bir padişah Atatürk’ün kızına evlenme teklifini etmiş olması olayı daha da enteresanlaştırıyor…
Fatih Bayhan: : Öncelikle Sabiha Sultan bu evliliği istemiyor. Vahdettin Paşa ile Atatürk’ün daha önce tanışmışlıkları var. Birlikte Almanya’ya gidiyorlar. Vahdettin yolculuk esnasında Atatürk ile baş başa çok özel şeyler konuşuyor.
Bunlar artık tarihi kayıtlarda da yer alıyor. Orada Mustafa Kemal “Sultanım Anadolu kötü durumda bu Almanlar bizim gözümüzü boyamasınlar. Sizden ricam şudur; “Genel Kurmay Başkanlığını kendinize bağlayın beni de yanınıza komutanınız yapın” diyor.
Vahdettin önce sıcak bakıyor. Enver Paşa, Talat Paşa Mustafa Kemal’i sevmiyorlar. Mustafa Kemal’in çok talepleri oluyor. Ve söyledikleri de çıkıyor. Zaten Samsun’a gitmeden yapılan son görüşmede bunları söylüyor padişah. Kızının istemesinde de padişah, kızı Sabiha Sultan Enver Paşa’nın saraya damat olmasından rahatsız çünkü iplikler bozuluyor. Sıkıntı var. Dışarıdan yeni bir damat gelsin istemiyor.
Soru: Birde bu dışarıdan gelen damat Mustafa Kemal olunca!
Fatih Bayhan: : Tabii istemiyor. Ama bakın sonra ne oluyor. Biliyorsunuz 3 Mart 1924 yılında Osman oğulları yurt dışına gönderilince Sabiha Sultan var bunların içlerinde. Vahdettin de var. Vahdettin bu gidişi kolay hazmedemiyor. Ve Sabiha Sultana bir ricada bulunuyor; “O seni severdi sen ricacı olursan bizim bazı taleplerimizi yerine getirir” diyor. Sabiha Sultan ricacı oluyor. Böyle olaylar gelişiyor sonraki zamanlarda.
Soru: Gelelim Hatice Hanım meselesine…
Fatih Bayhan: : Evet, gençlik yıllarında da Hatice Hanım var. Bir kısmını yazdım ama bu röportajda tarihi bir belge kalsın diye anlatma ihtiyacı hissediyorum. Atatürk birkaç sefer Hatice Hanım’ı istetiyor. Fakat aile vermiyor. Niye vermiyor? Çünkü Mustafa Kemal o yıllarda padişaha karşı oluşan hareketlilik içerisinde.
Hatice Hanım’ın ailesinden bir kişide sarayda çalışıyor. Bu Mustafa Kemal kimdir araştırın diyorlar. Saraydaki adam; “Ben sarayda komutanlar konuşurken duydum. Bu adam padişaha karşı bir adamdır ve bu muhtemelen sürecek. Sakın bu adama kızınızı vermeyin” diyor. Bunun üzerine aile Hatice Hanım’ı Atatürk’e vermiyor ve göç ediyorlar. 5–6 yıl sonra Mustafa Kemal yeni Türk Cumhuriyeti’nin kurucusu oluyor. Atatürk, 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkını verilen ilk seçimde 17 kadın seçiyor. Bu 17 kadının içinde Çankaya milletvekili olarak Hatice Hanım yer alıyor.
Soru: Çok hoş bir tevafuk olmuş… Kitap bu kadar siyasi olayın gölgesinde hazin bir aşkı anlatıyor.
Fatih Bayhan: : Kesinlikle…
Soru: Peki siz neden eşinize ithaf ettiniz?
Fatih Bayhan: : Tabii… Latife Hanım Türk kadınının modernleşme tarihinin başlangıcıdır. Çok iddialı bir söz ama öyledir. Bugün bazı insanlar bazı yerlere hoş görünme amacıyla Latife Hanım’ı suçlayabilirler ama bu olayda çok tabi ve insani olarak yorumluyorum. Atatürk de nihayetinde bir insandı. Bu evliliğinde ne kadar insani olduğunu görüyoruz. Bakın çok enteresan bir şey söyleyeyim. Latife Hanım ile evlenmişler, evliliklerinin dördüncü ayında Konya, Adana, Mersin gezisine çıkıyorlar. İlk defa devletin başındaki bir insan Anadolu’ya iniyor ve yanında eşi de var. Anadolu’da ki valiler ne yapacaklarını nasıl karşılayacaklarını şaşırıyorlar.
Mersine vardıklarında belediye reisi büyük bir kürsü yaptırmış, kürsüde iki sandalye var biri Atatürk biri Latife Hanım için. Oraya çıkıp hakla konuşsunlar diye meydanın ortasına büyük bir kürsü yaptırmışlar. Atatürk oraya varınca “ O ne? Padişah mı geldi sandınız?“ diyor. Halk için ayrılan saman sandalyelere oturuyorlar Latife Hanım ile. Bunu niye söylüyorum biliyor musunuz? Bu anlamda bugün ki siyasetçilere ders veriyor. Halka tepeden bakmayın, halkın içinde olun, kadınlara saygılı olun diyor. Bunlar çok önemli. Atatürk Latife Hanımdan ayrıldıktan sonra Göksu Parkında karşılaşıyorlar. Birbirlerine hiçte kötü bakmıyorlar. Arkalarından konuşmuyorlar.
Soru: Ama Atatürk ben bu evliliği başaramadım demekten de geri kalmıyor.
Fatih Bayhan: : Onu kızgınlık anında söylüyor. Kızdığımızda hepimiz bir şeyler söylüyoruz. Bende söylüyorum. Kızgınlık anında söylenenler sayılmaz. Yani o sözü Tokat’ta ki tartışmada söylüyor. Milletvekili var Vali var.
Akşam yemek yiyorlar. Latife Hanım’ın derdi Atatürk ‘ü fazla içmeden yukarıya çıkarmak. İki de bir “Hadi Kemal kalkalım” diyor ayağa kalkıyor.
Soru: Latife Hanım bir nevi dadılık yapıyor Paşa’ya…
Fatih Bayhan: : Yani çok koruyucu, sahiplenici normal yani bir kadının eşi için bu tavırları normal. Latife Hanım kalkıyor. Mustafa Kemal’de ses yok. Bir süre sonra Latife Hanım kalkıp gidiyor. Yukarı çıkıyor ayaklarını vurarak. Ahşap ev olduğu için çok ciddi sesler çıkıyor. Tabi, Latife Hanım’ın yaptığı da belli… Atatürk “Salih Bozok’ a git bak bakalım hangi hizmetçi yapıyor bu terbiyesizliği“diyor.
Misafirlerine mahcup olmamak için hizmetçi yapıyor demeye getiriyor. Ama herkes biliyor tabi Latife Hanımın yaptığını. Salih Bozok çıkıyor. Bir süre sonra ayakları yorulunca kesiyor tabii. İşte orada “Orduları idare ettim ama bir kadını idare edemedim” diyor.
Soru: Ali Çavuş’un hatıratlarında çok kritik bir sözü var: “Biz köşkün hanımını Fikriye Hanım bilirdik” diyor.
Fatih Bayhan: : Evet bunu söylüyor. Ali emir eri “Fikriye Hanım’ı köşkün hanımefendisi bilirdik” diyor. Çünkü Fikriye Hanım vardı.
Soru: Bir de sanırım Atatürk’ün çevresindekiler Fikriye’ciler ve Latife’ciler olarak ikiye ayrılıyorlar. Doğru mu bu?
Fatih Bayhan: : Biraz öyle çünkü emir eri Fikriye Hanım’ı istiyor. Salih Bozok Latife Hanımı. Köşke Latife Hanım gelince emir eri Paşaya çıkıyor beni başka yere tayin edin deyip gidiyor.
Soru: Kıyaslama yaparsak Fikriye Hanım çok güzel bir kadın. Latife Hanım için aynı şeyi pek söyleyemeyiz.
Fatih Bayhan: : Atatürk Latife hanım için “Güzel olsaydı evlenmezdim zaten” diyor. Az önce de söyledim. Atatürk’ün kafasında bir Türk kadını modeli var.
Latife Hanım bu modele uyuyor. Âşık olduğu için değil, yanında kültürlü biri olsun istediği için evleniyor. Çünkü bakın yabancı ülkelere verdiği mesajda Latife Hanım’ın çok büyük etkisi var. Latife Hanım’ın 6-7 dil bilmesi yabancı basında büyük yankı yapıyor. Hatta Atatürk kalp krizi geçirdiğinde İstanbul gazetelerinde Atatürk rahatsız Reis-i Cumhurluğa Latife Hanım geçsin diye yazılar yazılıyor. Bundan da Atatürk’ün yanındaki bazı insanlar rahatsız oluyor.
Soru: Atatürk’ün rahatsızlığından bahsetmişken Atatürk vefat ettiğinde Latife Hanım Anıtkabir’e bir şey gönderiyor. Nedir bu?
Fatih Bayhan: : Anıtkabir’e bir gül gönderiyor. Ve bu gülün kimden geldiğini söyleme onlara diyor.
Soru: Latife Hanım öldüğünde ise devlet erkânı törene katılmıyor.
Fatih Bayhan: : Evet, bakın bugün hala Latife Hanım konusu açıldığında yetkililer ya konuşmazlar ya başka şeyler söylerler.
Soru: Biliyorsunuz Latife Hanım’ın mezarı Edirnekapı’da mezar görevlisi sadece iki kişinin ziyarete geldiğini söylüyor. Ve mezar taşında Latife Uşaki yazıyor. Atatürk’ün eski eşi olduğu belirtilmiyor. Kimse tarafından bilinmiyor. Latife Hanım’ın mezarı gizli mi tutuluyor?
Fatih Bayhan: : Gizli tutma yok. Bakın 1970 yılında Türkiye’de çok ciddi bir kuraklık yaşandı biliyorsunuz. Kömür, yağ karneyle verildi. O dönemde Latife Hanım’ın köşkünde kömür bitiyor. Latife Hanım kömür talebinde bulunuyor. Ve Atatürk’ün eski eşi olduğuna dair bir evrak gösteriyor. Oradaki yetkili “Atatürk’ün eski eşi olduğundan bana ne“ diyor. Ve bunun üzerine Latife Hanım 1970 de köşkten ayrılıyor.
Harbiye’de ki eve gidiyor. Çok önemli bir şey söylüyorum. Buna çok içerliyorlar. Bir vurdumduymazlık bir önemsememelik var. Aile bu durumdan çok muzdarip…
Herkes yüz çevirince bunu kaldıramıyorlar ve İstanbul’a göç ediyor. Uşaki soyadının da ayrı bir hikâyesi var. Latife hanım, Latife Gazi Mustafa Kemal adını kullanıyor ve son yazdığı mektupta da bu ad var. Bu mektuplara hiç cevap gelmiyor.
Ve Atatürk’ün Latife hanımdan özel bir ricası var. Mustafa Kemal soyadını kullanma diyor. Ailenin soyadı olan Uşaki soyadını kullanmasını istiyor. Uşaki Arapça da âşıklar anlamına gelmektedir. Çoğuldur. Ve aile de o ifadeyi kullanıyor.
Röportaj: Seda Şennik